Vakti zamanında Anadolu’nun bir köyünde tembelliğiyle nam salmış bir adam yaşarmış. Bu adam, ne zaman bir iş verilse türlü bahanelerle o işi yapmaktan kaçar, ama bunu da pek belli etmeden ustalıkla yaparmış. Komşularının tarlasında çalışmaz, odun kesmez ama hep bir işle meşgul görünürmüş.
Bir gün köyde büyük bir düğün olacakmış. Herkes imece usulüyle düğün için çalışırken, bu adam da yardım etmesi için çağrılmış. "Ben de elimden geleni yaparım" demiş. Sabah erken saatte görünmüş, elinde bir ip ve un torbası varmış. Herkes merakla ne yapacağını beklerken başlamış yere ip serip üstüne azar azar un dökmeye.
Görenler şaşkınlıkla sormuş:
"Yahu ne yapıyorsun sen?"
Adam son derece ciddi bir şekilde cevaplamış:
"İpe un seriyorum, sonra da kurutacağım. Gerekirse düğün için kullanırız."
Tabii bu iş ne mantıklıymış ne de faydalı. Ama adam bu şekilde tüm gün oyalanmış, kimse de ona tembel diyememiş çünkü görünüşte bir işle uğraşıyormuş.
O günden sonra bir işi yapıyormuş gibi görünüp aslında oyalananlara "ipe un seriyor" denmeye başlanmış.