Değerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Değerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2020

Karakter, İngiliz General ile Çoban ve Köpeği

Yıl 1917

İngiliz General Stanley, Irak'ta bir çobana rastladı. Tercüman vasıtasıyla çobana dedi ki;

- Eğer sürüdeki köpeğini öldürürse, ona 100 sterlin vereceğim.

Tabi ki, çoban için köpek çok kıymetlidir; sürüyü sevk ve idare eder, kurtlara karşı korur.

Ama teklif edilen para da o gün için çok büyüktür.

Bunun üzerine çoban, köpeği yakalayıp, generalin önünde keser.

● General bu sefer de çobana der ki:

- Eğer köpeğinin derisini yüzersen, 100 sterlin daha veririm.

Çoban köpeğinin derisini de yüzer.

🌑 General çobana der ki:

- Köpeği parçalara bölersen, 100 sterlin daha veririm.

Çoban onu da yaptı.

● General parayı verip oradan ayrılırken çoban, General'in arkasından seslendi ve dedi ki:

- 100 sterlin daha verirsen, köpeği yerim..! 

General; "Asla!" dedi.

Ve *Ben sizin değer verdikleriniz hakkındaki karekterinizi öğrenmek istedim.

Sonra:

- Para için, yoldaşını, yardımcını ve senin için çok kıymet ifade eden köpeğini kestin, yüzdün ve parçaladın.

- Eğer bir 100 sterlin daha verseydim onu yiyecektin de..!*

-Benim ihtiyaç duyduğum ve öğrenmek istediğim bu karekterindi* dedi.

General yanındakilere dönerek dedi ki:

- "Bu karekterde fazla insan olduğu müddetçe korkmayın..!"


03 Haziran 2020

Hırsızlar Kasabası


Bir kasabada her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.

Fakat gün doğarken geri döndükleri her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış. Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.

Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış. Geceleri, diğerleri gibi çantasını fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş bu adam.

Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş. Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış, “Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok” demişler.

Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış. Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş.

Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş. Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi kalmamış ve kasabayı terk etmek zorunda kalmış.

Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.
Zamanla, zengin fakir ayrımı çoğalmış.

Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar. Kendi mallarının çalınmasını da yasa dışı ilan etmişler!

Ancak yoksulların mallarını çalmak hâlâ serbestmiş! Bir süre sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş. Çünkü yoksullar ya açlıktan ölmüş ya da kasabayı terk edip gitmişler.

Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yitirmeye başlamışlar.

Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için kasabayı ilk terk eden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler. Nerede yaşadığını öğrenmişler.

Evine gittiklerinde kapıda bir kâğıt görmüşler.

Kâğıtta şunlar yazıyormuş:

“Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç kalınmış demektir..."

Başka Açıdan Bakmak

  Sokrates diyor ki: Ben gençken erken kalkmaktan hoşlanmazdım ve annem bu davranışımdan nefret ederdi. Çünkü bir gün beni zengin bir tüccar...