23 Kasım 2010

Diplomasi

      Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor."Simdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?" Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanmış.''Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş.
       
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip sunu yakalayalım" demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. "Şimdi ne yapacağım" diye düşünürken, kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş; "Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok!"

       
Diplomasi böyle bir şey işte...


16 Kasım 2010

Önce Kültür mü Yasa mı?

Anayasa ile, yasalar ile, özgürlük ve ileri demokrasi(?) inşaa edilebilir mi?

"Yasalar insanları özgür yapmaz, yasaları özgür yapacak olan insanlardır."
                                                                                  Henry David THOREAU




Alev

Parlak bir beyazla doğuyor,
Gecenin karanlığında yatan aydan daha parlak.
Kıvrım kıvrım süzülerek sarı başlıyor,
Anaforun döngüsünde sarının bütün tonları.
Kırmızı, alev alev tutuşmuş.
Yeşil tütüyor, mavi tütüyor.
Kendini rüzgâra bırakmış renkler birbirine dolanıyor.
Siyah yedi rengin tonlarını içine çekiyor,
Ejderha misali rüzgârda dans ederek yanıyor.
Kıvılcımlar o sele kapılıyor,
Siyah, sis olup göğe yükseliyor
Ve saydamlaşarak sonsuzluğun mavisinde kaybolup eriyor.


Gazali'den Devlet Başkanlarına Tavsiyeler

      "En iyi başkan, karakter sahibi kimselerin, yönetiminden dolayı rahat ettiği, karaktersizlerin ise korku içinde yaşadıkları kimsedir.
        Kötü başkan ise bunun aksinedir; iyi karakterli insanlar korkulu bir hayat içinde bulunurlarken, kötüler ise istedikleri gibi yaşarlar."
       "Zulümle zafer elde edilemez. Zorla nefes alan kimseden hayat ümit edilemez."


14 Kasım 2010

Ağın İçinde

Üstümüzde bir ağ vardı...
Altında ayrı bir dünyadaydık çelişkide.
Dışarıya çıkınca uzaktaydı tan...
Ve o ağın altında gölgedeydik.
Dünya bize yabancıydı, uzaktı...
Çelik kafesli çubuklarla gerilmişti ağımız;
Ağın altında bir araçtaydık.
Esince rüzgar batıdan,
Sallanıyordu üzerimizde büyük örgü,
Ninni gibi geliyordu günbatısının şarkısı,
Sanki bir sandalın içindeydik karada.
Gece soğuktu, yakıcıydı güneş ve toz.
Ağımıza takılıyordu gündüz: Güneş, gece: Mehtap,
Işığı dalga dalga oynaşıyordu yüzümüzde...
Ve türkü söylüyordu Yusuf:
"Özleminle yandım, hey!..."


11 Kasım 2010

Öngörü

"Felaket başa gelmeden önce, onu önleme ve ona karşı savunma çarelerini düşünmek gerekir."
Atatürk


Etkin ve Verimli Yapıda Sağlıklı İletişimin Yeri

Yaşanmış olaylar ve özeleştirinin, işimiz ve kurumlarımız için önemli geri besleme kaynağı olacağını düşünüyorum.
Kurumuna sahip çıkanlar ve işini sevenler, kurumuna olumlu katkıda bulunmak için yapıcı eleştiride bulunur, özeleştiri yapar. Diğerleri olsa olsa dedikodu yapar inancındayım.
Son bölümde yapacağım öneriye giriş olması için yönetim konusunda az çok kendini geliştirmeye çalışan birisi olarak aşağıdaki satırları yazıyorum.
Bütün kişi / kurum / organizasyonun indirgemeci bir bakış açısıyla iki temel sorunsalı olduğu akademisyenlerce kabul görmüştür: Biri etkinlik, diğeri verimliliği artırmak. Benim değerlendirmeme göre bu sorunların çözümü, dönüp dolaşıp kurum kültürünü ortak akıl üretecek şekilde yaratmak noktasına dayanıyor.
Ortak akıla ulaşmak için en uçtaki çalışanın düşüncelerinin önemli olduğunu hissetmek gerekiyor. En uçtan, kurumun tepe yönetimindeki personele kadar ara kademelerin hiyerarşik yapılarda oldukça fazla olduğunu biliyoruz. Doğru iletişimin kurumlar için vazgeçilmez unsur olduğu kabulünü de dikkate alırsak; söz konusu şahsın yazdığı diyelim ki bir sayfalık teklifine, her kademede sorumluluk ya da olumsuz sonuçlarından bana da zarar gelebilir vb. kişisel saiklerle müdahale edildiği düşünüldüğünde, anılan teklifin en tepeye nasıl ulaşabildiğini takdirlerinize sunuyorum.
Sonuç olarak; uygun yönetim iklimi içinde doğru iletişim kanallarının kurularak etkin, verimli yapının oluşturulmasına katkı sağlamak maksadıyla; sohbet, toplantı vb. ortamlardan yararlanılarak duygu ve düşüncelerin birinci ağızdan organizasyon içinde paylaşılmasının faydalı olacağına inanıyorum. Bu tür yaklaşımlarla sağlanacak geri beslemenin, ortak aklı kullanan kurum kültürünün oluşmasını sağlayacağını ve bunun kesinlikle kimseye saygısızlık olmayacağını değerlendirmekteyim.
Bilimsel bir veri olarak; "Okyanusu aşan gemide en büyük pay ne kaptanda ne de tayfadadır. En büyük pay, geminin tasarımcısındadır." Bu nedenle, rasyonel yapıyı kurmak, başarı için temel koşuldur. Bu yapının oluşturulması için de sağlıklı iletişim zorunludur.


Hiç Kimse Görmek İstemeyen Biri Kadar Kör Olamaz!

  Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiçbir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hast...