23 Kasım 2010

Yönetim Dersleri

Yönetim Dersleri 1:
Bir gün bir tavşan, ağaç dalında boş boş oturan baykuşa sordu:
-    Senin gibi bütün gün boş boş oturabilir miyim?
-    Tabii, neden olmasın.
Tavşan da öyle yaptı. Birdenbire  bir kaplan ortaya çıktı ve tavşanı yedi!
DERS:  Boş boş oturmak için  çok çok yüksekte oturuyor olmanız gerek...


Yönetim Dersleri 2:
Hindi: Şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama hiç gücüm yok...
İnek: Neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun? Onlar besin deposudur. Hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun ilk dallara ulaşacak kadar enerji verdiğini fark etti.
Ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala ulaştı.
Birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı.
Aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi fark etti ve onu vurdu.
DERS: Bok yemek sizi en üste çıkartabilir. Ama orada kalmanızı sağlayamaz...


Yönetim Dersleri 3:
Vücut ilk kez bina edildiğinde  hangi organın müdür olacağı tartışması  başlamış.
Beyin, vücudun bütün işlevlerinin kendisine bağlı olduğunu, o  olmazsa vücudun  yaşayamayacağını söylemiş.
Ağız, yemek yemezse vücudun açlıktan  öleceğini söylemiş.
Eller, dışarıdaki bütün işi yapanın kendisi olduğunu söylemiş.
Birden Döt ortaya atlamış ve müdürün o olması gerektiğini söylemiş.
Bütün organlar ona gülmüş. Buna kızan göt faaliyetlerini durdurmuş. Bir gün, iki
gün derken organlar artık dayanamamışlar.
Ve göt müdür olmuş.
DERS: Müdür olmak için beyne sahip olmanız gerekmiyor. Herhangi bir göt bunu yapabilir.


Yönetim Dersleri 4:
Küçük bir kuş kışı geçirmek  üzere güneye gidiyordu.
Hava çok soğuktu ve  kuş donarak yere düştü.
Yerde öylece yatarken bir inek geldi ve üzerine bir parça dışkı bıraktı.
Donmak üzere olan kuş dışkının sıcaklığıyla ısındı. Çok mutlu oldu, neşe içinde şarkı söylemeye başladı.
Oradan  geçmekte olan bir kedi kuşun sesini duydu. Onun nerede olduğunu keşfetmekte gecikmedi. Kuşu dışkıdan sıyırdı ve yedi!
DERS:   1. Üzerinize bok atan herkes düşmanınız değildir!
              2. Sizi boktan  kurtaran herkes dostunuz değildir!
              3. Bokun içine düştüyseniz çenenizi kapalı tutun!




Tepkilere Göre Teoriler

           Klasik tepki: “Sıraya geç kardeşim.”
           Neoklasik tepki: “Şeker kardeşiiim sıraya geçiver.”
Realist tepki: “Sıra var.”
           Sürrealist tepki: “Sallandıracaksın bunlardan ikisini meydanda bak bir daha yapabiliyorlar mı?”
            Romantik tepki: “Beyefendi galiba sırayı görmediniz.”
            Modern tepki: “Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa’da...”
            Postmodern tepki: “Sırana geç lan ayı.”
            Uzlaşımcı tepki: “Aceleci olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi...”
            Devrimci tepki: “Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek.”
            Kaderci tepki: “İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.”
            Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: “Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir.”
            Kantçı tepki: “Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur.”
            Kötümser Varoluşçu tepki: “Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek.”
            İyimser Varoluşçu tepki: “Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.”
            Hümanist tepki: “İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.”


Diplomasi

      Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor."Simdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?" Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanmış.''Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş.
       
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip sunu yakalayalım" demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. "Şimdi ne yapacağım" diye düşünürken, kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş; "Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok!"

       
Diplomasi böyle bir şey işte...


16 Kasım 2010

Önce Kültür mü Yasa mı?

Anayasa ile, yasalar ile, özgürlük ve ileri demokrasi(?) inşaa edilebilir mi?

"Yasalar insanları özgür yapmaz, yasaları özgür yapacak olan insanlardır."
                                                                                  Henry David THOREAU




Alev

Parlak bir beyazla doğuyor,
Gecenin karanlığında yatan aydan daha parlak.
Kıvrım kıvrım süzülerek sarı başlıyor,
Anaforun döngüsünde sarının bütün tonları.
Kırmızı, alev alev tutuşmuş.
Yeşil tütüyor, mavi tütüyor.
Kendini rüzgâra bırakmış renkler birbirine dolanıyor.
Siyah yedi rengin tonlarını içine çekiyor,
Ejderha misali rüzgârda dans ederek yanıyor.
Kıvılcımlar o sele kapılıyor,
Siyah, sis olup göğe yükseliyor
Ve saydamlaşarak sonsuzluğun mavisinde kaybolup eriyor.


Gazali'den Devlet Başkanlarına Tavsiyeler

      "En iyi başkan, karakter sahibi kimselerin, yönetiminden dolayı rahat ettiği, karaktersizlerin ise korku içinde yaşadıkları kimsedir.
        Kötü başkan ise bunun aksinedir; iyi karakterli insanlar korkulu bir hayat içinde bulunurlarken, kötüler ise istedikleri gibi yaşarlar."
       "Zulümle zafer elde edilemez. Zorla nefes alan kimseden hayat ümit edilemez."


14 Kasım 2010

Ağın İçinde

Üstümüzde bir ağ vardı...
Altında ayrı bir dünyadaydık çelişkide.
Dışarıya çıkınca uzaktaydı tan...
Ve o ağın altında gölgedeydik.
Dünya bize yabancıydı, uzaktı...
Çelik kafesli çubuklarla gerilmişti ağımız;
Ağın altında bir araçtaydık.
Esince rüzgar batıdan,
Sallanıyordu üzerimizde büyük örgü,
Ninni gibi geliyordu günbatısının şarkısı,
Sanki bir sandalın içindeydik karada.
Gece soğuktu, yakıcıydı güneş ve toz.
Ağımıza takılıyordu gündüz: Güneş, gece: Mehtap,
Işığı dalga dalga oynaşıyordu yüzümüzde...
Ve türkü söylüyordu Yusuf:
"Özleminle yandım, hey!..."


İpe Un Sermek

  Vakti zamanında Anadolu’nun bir köyünde tembelliğiyle nam salmış bir adam yaşarmış. Bu adam, ne zaman bir iş verilse türlü bahanelerle o i...