15 Eylül 2020

Mutluluğumuz Başkalarında Gizli: Balon Havuzunda Kendi Balonunu Bulmak



500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı.

Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. 

Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu.

5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.

Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Konuşmacı dedi ki: “Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor.

Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur…mutluluğun peşinden gitmek.”

14 Eylül 2020

Makamlar Gelir Geçer: Kağıt Bardak



Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti.

Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. 

Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.

Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı.

Derin bir nefes aldı ve;

“Biliyor musunuz ne düşünüyorum?" diye sordu,

"Bu konferansta geçen yıl da, hem de aynı kürsüde konuşmuştum.

Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu. 

Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu.

Beni önce bir otele götürmüşlerdi. 

Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı.

Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. 

Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi.

Özel bir kapıdan içeri almışlardı. 

Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi.

Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim."

Eski bakan derin bir nefes aldı, 

seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti 

"Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum." bir an durdu ve sonra

"Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. 

Otele taksi ile geldim. 

Kendi odama kendim çıktım.

Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim.

Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile.

Sonra da bulabildiğim yerde oturdum.

Canım kahve istedi ve görevliye sordum; 

bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi.

Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum." 

Seyirci gülmeye başlamıştı.

"Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı. 

Makamıma sunulmuştu.

Benim asıl bardağım işte bu." 

Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. 

Alkışlar bitince de şunları söyledi;

"Size verebileceğim en iyi ders bu işte. 

Bütün o övgüler, 

hizmetler, 

avantajlar rütbeniz, 

rolünüz, 

makamınız içindir. 

Size ait değildir.

Ve bir gün makamınızı görevinizi bitirdiğinizde 

porselen bardağınızı halefinize verirler.

Çünkü aslında layık olduğunuz hep kağıt bardaktır...


Leaders Eat Last - Simon Sinek

13 Eylül 2020

İnsanlar Nasıl Kontrol Altında Tutulabilir

Büyük İskender felsefenin duayeni Aristo'ya bir mektup yazar.

''Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için ne yapmalıyım'' diye üç soru sorar;

1. Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?

2. Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi tıkayım?

3. Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?

Aristo şu cevabı verir;

1. Sürgünde toplanıp sana başkaldırırlar.

2. Hapishaneler militan yuvası olur kontrolden çıkar.

3. Onlardan sonraki nesil intikam hırsıyla büyür tahtını sallar.

Ve, çözüm olarak şu nasihati verir;

''İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!

09 Eylül 2020

Japon Bilge ve Öğrencisi


Büyük bir Japon bilgesi, çölde kumlar üzerinde oturmuş meditasyon halindedir…

Adamın biri, ona yaklaşır ve şöyle der:

– Beni öğrencin olarak kabul et.

Bilge, parmağıyla kumlar üzerinde düz bir çizgi çeker ve şöyle der:

– Kısalt!

Adam, avuçlarıyla çizginin yarısını siler.

Bilge der ki:

– Git, bir sene sonra tekrar gel.

Bir yıl geçer. Bilge, yine bir çizgi çizer ve der ki:

– Kısalt!

Adam, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır.

Bilge, gene kabul etmez ve der ki:

– Git, gelecek sene gene gel.

Ertesi yıl olur. Bilge, tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister.

Bu kez, adam der ki:

– Bilmiyorum.

Ve Bilge’den cevabı kendisine söylemesini rica eder.

Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve der ki:

– Şimdi kısaldı.

29 Ağustos 2020

Banka Soygunu



Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu. Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes sessizce yatar… 

 * Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…* 


Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada… Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!”

 * Bunun adı “Profesyonelliktir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!* 


Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk): “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki: “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”

 * Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir.* 

Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki: “Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?”

 *Buna “Dalgayı yakalamak” derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!* 


 Müdür der ki; “Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!”

 * Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler. Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.* 


Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklamış! Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı… Tekrar tekrar saymışlar. Bakmışlar hepi topu 20 milyon! Çok kızmışlar bu işe; “Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”

 * Bu “Bilgi altından daha değerlidir” demektir…* 


Banka Müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için. 

 * Buna da “Çalıyor ama çalışıyor” derler.***😉

 'Fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir...' - Bir Türk büyüğü  

28 Ağustos 2020

Hukuk Dersi



Hukuk fakültesi öğretim görevlisi ilk dersine girer. Selamsız sabahsız ilk girişte kafasını kaldırır kaldırmaz göz teması kurduğu ilk öğrencisine sert tonda: “Adın ne?” diye sorar. Herkes şaşkındır. Öğrenci kalkar ve “Ali, adım Ali” der. Az sonra olacaklar her şeyi gölgede bırakır:

“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme.” söyler. Ali ne yapacağını şaşırır. Sınıfı terk eder. Öğretmenin ani ve sert tepkisiyle korkudan kimse ses çıkaramaz. Her yanı merak sarar. Gözler anlamsız etrafı tarar. Bir tek öğretmen iki elini arkada kavuşturmuş, belden yarı eğilerek sıraların arasında turlayıp her bir öğrenciyle göz teması kurmaya çalışır. Öğrenciler gözlerini kaçırır. Öğretmen doğrulur:

“Kanunlar neden vardır, cevaplayabilecek var mı?” der. İlk sorunun ardından ilk ders fiilen başlamış olur.

Titrek seslerle cılız cevaplar akmaya başlar. Her öğrenciden farklı cevaplar gelir: “Düzeni korumak, toplumda yaşayan bireylerin hak ve hürriyetini sağlamak, yaşam haklarını idame ettirmek, devlete güveni, o devletin saygın bir vatandaşı olduğunu göstermek, her yerde hakkını yasalar çerçevesinde arayacağını bilmek ve devletin vatandaşına haklarını nasıl arayacağını göstermek için…” gibi doğru olduğu düşünülerek söylenmiş cevaplar sınıfta dolaşır.

“Hiçbiri. İstediğim cevap yok. Başka başka” diye sinirli bir çıkış sergiler. Daha önce hiç cevap vermeyen köşedeki öğrenci sakince: “Adalet için”. “İşte budur. İstediğim cevap buydu. Buna göre az önce arkadaşınıza adaletsiz davrandım mı sizce?” Koro eşliğinde: “Evet öğretmenim.”

Öğretim görevlisi kapıyı açar, koridorda turlayan öğrenciyi içeri alır. Ali’ye teşekkür ederek yerine oturmasını söyler. Sınıf yaşananların dersi etkili kılmak için bir oyun olduğunu anlar. Öğretmen sanırım ne olduğunu anladınız. 

Şimdi durum daha da vahim: “Peki buna hepiniz şahit olduğunuz halde, neden hiçbiriniz tepki göstermediniz, bir açıklama istemediniz, arkadaşınızın hakkını savunmadınız?” Sınıf tekrar sessizliğe bürünür. 

Öğretmen: “Bakın gençler, bu olaydan hepinizin çıkarması gereken bir öğüt var. Bunu size yüz saat sınıfta ders versem anlatamazdım. Asla bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinde de olmayın, o yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır. Adaletsizliğe şahit olup göz yuman insanlar haysiyet ve onurlarını kaybetmeye mahkumdur. Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir.” sözleriyle ilk dersini tamamlar...

21 Ağustos 2020

Arılar ve Sinekler


Arıları ve sinekleri bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşmüşler. Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan çıkmayı başaramamışlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşmuşlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kaybolmuşlar.

Ağzı açık olan şişenin karanlık tarafına doğru tek bir arı bile gelmemiş! Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam etmişler.

İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce; karşımıza bir anıt gibi dikilen gerçek çok farklı oluyor.

Bilim adamlarına göre arılar olmazsa, insan yaşamı da olmaz. Ayrıca nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulan ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır arı..  Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi?

Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuşkusuz... Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir. Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir. Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran... Kendine saygı, yaşadığı topluma saygıdır.

Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir.Karanlık düşüncelerdir. Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiçbir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.

Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir; açık ağızların...

Arıyı kovalamak isterseniz savaşır. Engellere aldırmaz. Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür. Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere.. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler Pis ayaklarıyla ezerler; yaşadığımız her yeri...

Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler. Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.

Sinek olup karanlığa mı?

Arı olup aydınlığa mı?

İpe Un Sermek

  Vakti zamanında Anadolu’nun bir köyünde tembelliğiyle nam salmış bir adam yaşarmış. Bu adam, ne zaman bir iş verilse türlü bahanelerle o i...