22 Aralık 2021

Yeriniz mi Dar?

Padişahın en az 3 çocuk yapın talimatına uyan garibim, Nasrettin Hocaya gelerek, "Hocam, 3 çocuk, hanım ve ben tek odalı evde çok sıkıntıdayız, bize bir çare." der.

Hoca biraz düşünür ve "Bu gece keçiyi de odaya alın." der.

Sabah, garibim hocaya gelir ve "Hocam sıkıntı arttı." der.

Hoca; "Bu gece eşeği de odaya alın." der.

Sabah garibim öfkeyle hocaya "Hocam, odada sıkıştık, çok zordayız." der.

Hoca, "Hele bir de ineği odaya alın." der.

Ertesi sabah garibim seçmen burnundan soluyarak hocanın karşısına dikilir ve "Hoca, yeter. Senden akıl istedik, tamamen sıkıntıya girdik, sana akıl soranın..." dediği anda hoca,

"Bu gece keçiyi dışarı çıkar." der.

Sabah garibim hocaya "Hocam,allah senden razı olsun. Bugece biraz rahatladık." der.

Hoca, "Bu gece de eşeği dışarı çıkar." der. 

Garibim, sabah hocaya "Daha da rahatladım" der.

Hoca, "Bu gece de ineği dışarı çıkar." der.

Sabah hocanın karşında garibim "Hocam, allah sizden razı olsun. Bizleri rahat bir yaşama kavuşturdunuz," diyerek elini öper ve hep hocayı över. Tıpkı birilerinin halay çekmesi gibi...

04 Aralık 2021

Köyün Yasası

 😄😄

Genç avukat yaban kazı avı zamanı çevre köyün dağlarına doğru çıkar.

Tecrübeli de olduğundan sürünün ilk geçişinde bir kazı vurur ve kaz döne döne ilerideki araziye düşüverir...

Araziye doğru ilerleyip kazı almaya koyulduğunda karşısına bir yaşlı köylü çıkar.


Köylü avukata "ne yapıyorsun benim arazimde?" diye sorunca, avukat:

─ Şu yaban kazını vurdum da, onu almaya çalışıyorum. 

Yaşlı köylü:

─ Arazi benim olduğuna göre bu kuş da benim sayılır.

Avukat şaşkın ama kendinden emin şekilde:

─ Öyle değil bey amca. Teamüllere göre benimdir. Paramı da rüzgara kaptırıp arazine düşürebilirdim. Hem ben yasaları da biliyorum, avukatım.


Köylü ısrar edince de "beni uğraştırma bey amca, mahkeme masrafı falan da der çiftliğine de elinden alırım bak" der. 

Yaşlı köylü güler:

─ Yasalar senin orda. Biz buralarda böyle mevzuları ‘üç tekme’ kuralıyla çözeriz. 

Avukat gülümseyerek "nedir o üç tekme kuralı?" diye sorar. 

Yaşlı köylü:

─ Önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki... Sonra yene ilki… Biri pes edene kadar devam eder. Pes eden kaybeder.


Avukat genç, çevik.. Köylü 70 yaşında ihtiyar. İçinden “ben bunu haklarım" diye düşünmüş ve "iyi hadi kabul" demiş.


"Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende" demiş yaşlı köylü. İlk tekmeyi avukatın kasıklarına atmış... “Aığğğ” diye öne doğru çökmüş avukat.



İkinci tekmeyi midesinin ortasına indirmiş ki avukat kusar gibi “ouğğğ” diye bağırıp elleriyle karnını tutup dizlerinin üstüne çökmüş.

Yaşlı köylü üçüncü tekmeyi de tam kıçının ortasına yerleştirip öne doğru ağzının üzerine düşürmüş avukatı.

Önde de köylünün az evvel koyduğu ıslak tezek varmış ve avukatın suratına ve ağzıma gelmiş. 


Avukat zor da olsa yerden yavaşça doğrulmuş ve bir taraftan koluyla ağzına giren pislikleri temizlemeye çalışırken "sıra bende" demiş... 


Yaşlı köylü gülmüş:

─ Pes ediyorum. Bir kuş için dövüşmeye değmez.

25 Kasım 2021

Kuyruğu Kesik Tilkiler

 


Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.

Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde

Kuyruğunu neden kestin diye sormuş.

Kuyruğu kesik olan;

Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum demiş.

Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş.

Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş.

Hemen tilkiye gelip; Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı demiş.

Tilki; Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler demiş.

Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar.

Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.

Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.

İşte böyle:

Önce toplumu bozup farklılaştırırız, sonrada toplumu birbirine düşman ederiz...


Kıssadan hisse;

SONUÇ: Bir toplumda bozulmalar artınca bozuk insanlar iyi insanları ayıplarlar ve dalga geçerler.

27 Ekim 2021

Çatlak Testi

 


Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı

testilerle dereden su taşırmış evine.. 

Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış... 

Diğeri ise hiç kusursuz ve

çatlaksızmış; ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun

tümünü taşır, ulaştırırmış eve....

Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden

çatlak olanı eve yarım; diğeri dolu olarak varırmış iki sene her gün bu

şekilde geçmiş. 

Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında

sadece 1,5 testi su kalırmış...

Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini

mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. 

Fakat zavallı çatlak olan

kusurlu testi, çok utanıyormuş. 

Doldurulan suyun sadece yarısını eve

ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş. 

İki yılın sonunda bir gün,

görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle

demiş:

'Kendimden utanıyorum. 

Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar

akıp gidiyor..' 

Adam gülümseyerek dönmüş testiye; 'Göremedin mi? Yolun

senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu.

Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok...

Çünkü ben başından beri senin

kusurunu, çatlaklığını biliyordum...

Senin tarafına çiçek tohumları ektim.. 

Ve

her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın.. 

2 senedir o güzel

çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. 

Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın

olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim' diye cevap vermiş.

Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz Her birimizin kendine has kusurları

vardır. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı

ilginç yapan, mükafatlandıran, renklendiren..

Etrafımızdaki her kişiyi, oldukları gibi kabullenin.. Onlardaki kusurları

değil, içlerindeki güzellikleri görün...

24 Eylül 2021

Yamyam Fare

Eskiden fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metottur. Bir tane fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar. Sonra bir gün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar. Günlerce aç kalmış olan fare yeni koyulan fareyi yer. Sonra bir daha bir daha derken yamyam bir fare elde ederler.

Bu fare artık iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur. Sonra bu fareyi geminin içine salarlar, şimdi ortada tebdil kıyafet gezen güçlü kuvvetli bir yamyam fare vardır ve bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığını yer. Böylece gemi farelerden temizlenir.

Bir nesli yok etmek için uyguladıkları bu metodu, şimdi içimize eğitilmiş, semirmiş, beyni yıkanmış, yamyam fareler sokularak, bizi de yok etmek için kullanıyorlar. Şimdi aramızdaki bu yamyam farelere dikkat.

04 Eylül 2021

Asluhû Nesluhû (Aslı Neyse Nesli de Odur)

 


Birgün sultan, bahçıvanınin yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar. 

-Bahçıvan efendi! Nasıl bizim tay?

-Asluhû nesluhû(aslı neyse nesli de odur), sultanım.

-Nesi var ki?

-Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar; ancak bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor.

Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır ve tayın bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister. 

Tayı hediye eden adam der ki:

-Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik.

Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur ve sultan adamlarına emreder: 

"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!"

Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü iri bir hindi hediye edilir. 

Bir müddet sonra sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar.

-Asluhû nesluhû, sultanım.

-Bahçıvan efendi, bunun neyi var?

-Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe. 

Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor. Galiba bunun da soyunda bir bozukluk var.

Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır. 

O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır. Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur. 

Ve padişah emreder: 

"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek."

Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak;

-Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı? der.

-Asluhû nesluhû, efendim.

-Bende de mi? der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar.

-Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da. 

Bende bir sıkıntı var mı?

Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya:

-Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim. Sen bizim sarayın aşçısının oğlusun.

Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir:

-Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan! 

Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun, anladık ta, Benim durumumu nasıl anladın? Bu nasıl bir bilgeliktir? Söyle bakalım Bana.

-Ey yüce Sultan, bunu anlamaktan daha kolay ne var? 

Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken "verin bir kese altın!" der. Sen ise, "verin fazladan bir kap yemek!" diyorsun. Sultan adamlarına seslenir: 

-Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!


Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker. "Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” demiş atalarımız. Sultan için “Otu çek köküne bak” sözü cuk oturursa da, diğer örnekler için eğitimin önemine işaret etmek gerekir. Ancak, “Soysuza silah vermişler, çekip babasını vurmuş” sözü de boşuna söylenmemiştir. Özetle, "it eniğinden kurt olmaz...

26 Ağustos 2021

Etli, Otlu, Sütlü Bulgur

Babam okulda hademeydi.

Annem çamaşıra giderdi, onun bunun çamaşırına.. 

Önüne dağ gibi çamaşır yığarlardı, karşılığı bir lira..


Deterjan yok o zamanlar, küllü su vardı, küllü su elini parçalardı, akşam bir lirayla mutlu mutlu gelirdi. 


O yoksulluk içinde annemin üç çeşit yemeği vardı, etli bulgur, otlu bulgur, sütlü bulgur..


Etli bulgur dediğim, et yok, annem ekmeğin kabuğunu kuyruk yağında kızartırdı, bulgur içine dizerdi,

Alllahhh, oldu sana etli bulgur, çatır çutur yerdik. 


Seyhan'ın kıyısından ebegümeci toplardım, otlu bulgur olurdu.


Sütlü bulgur ise, aslında ayranlı bulgur, paramız bir kase yoğurda yeterdi, 

bir kase yoğurda bolca suyu karıştır, o ayranı yedi insanın yiyeceği bulgura karıştır, güya sütlü bulgur..


Ama dedim ya, 

sevgi öylesine çoktu ki evde, 

sevgi karnımızı doyuruyordu…


Muzaffer İzgü, anısına saygıyla.

Başka Açıdan Bakmak

  Sokrates diyor ki: Ben gençken erken kalkmaktan hoşlanmazdım ve annem bu davranışımdan nefret ederdi. Çünkü bir gün beni zengin bir tüccar...