05 Ağustos 2022

Bu Devirde Okumak Başa Bela

İkisi de aç olan bir Aslan’la bir Tilki birlikte ava çıkmış.

Çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler.

 Tam dişlerine göre!

Aslan baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına… Bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek:

- Anladım beyler, demiş, beni yiyeceksiniz. Ama beni yerseniz Padişah’la başınız derde girer.

- Niyeymiş o? diye sormuş Aslan.

- Ben “Padişah’tan Fermanlı Eşek”im de ondan.

- Hadi canım, demiş Aslan. Hani ferman’ın nerde?

- Arka sağ ayağımın altındaki nal’a kazılı vaziyette, demiş eşek.

Aslan uzaktan Tilki’ye işaret ederek:

- Okuyuver lan şunu, demiş, bakalım doğru muymuş?

Tilki uyanık:

- Valla benim okumam yazmam yok! demiş.

- İyi lan, iyi! demiş Aslan öfkeyle, çekil kenara, ben kendim okurum…

Tabii Aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir tekme patlatmış ki Aslan 10 m ileriye düşmüş bütün kemikleri kırılasıya bir şekilde perişan halde kıvranıyor.

Eşekle tek başına baş edemeyeceğini bilen Tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:

- Ulan bu devirde okumak da başa belâ...

19 Temmuz 2022

Cennet ve Cehennem

Bir Samuray, Zen üstadı Hakuin’ in karşısına dikilip şu soruyu sordu:

“Gerçekten de cennet ve cehennem var mıdır?”

Üstad: "Kimsiniz?"

“Bir samurayım.”

“Sen mi?” diye dudak büktü Hakuin , “Kendine baksana bir... Hangi efendi senden doğru dürüst hizmet umabilir? Daha ziyade dilenciyi andırıyorsun!”

Sinirden kıpkırmızı kesilen samuray kılıcını çekti.

Hakuin susmak bilmiyordu: “Vay! Kılıcı da varmış! Ama o kadar beceriksize benziyorsun ki nasıl olsa kafamı kesemezsin!”

Kanı beynine sıçrayan samuray kılıcını kaldırdı.

Ustaya vurmaya hazırdı. O anda Hakuin sakince, "işte cehennemin kapıları böyle açılır” dedi.

Üstadın serinkanlı tavrına şaşıran samuray kılıcını kınına soktu ve saygıyla eğildi.

Üstad sözünü şöyle bitirdi: “Cennetin kapıları da böyle açılır.”

29 Mayıs 2022

Cinsine Çeker




     Vaktin birinde bir Padişah’a çok güzel bir tavus kuşu hediye etmişler. Demişler ki efendim bu tavus kuşunun eşi benzeri dünyada yok, çok cins bir hayvandır. Şöyle meziyeti var, böyle meziyeti var. Öve öve bitirememişler kuşu. Neyse Padişah hediyeyi kabul etmiş. Demiş ki vezirine nasıl buldun bakalım tavus kuşumu.

Vezir bu tavus kuşunun bir kusuru var efendim deyince Padişah hiddetlenmiş: Nedir bakalım benim eşi benzeri olmayan tavus kuşumun kusuru?

Vezir: ‘’ Efendim önce siz bunu size hediye edene sorun sonra söyleyeyim.’’ deyince Padişah çok merak etmiş. Tavus kuşunu hediye edeni çağırtıp kuşun kusurunu sormuş. İlk önce kuşun hiçbir kusuru olmadığını söyleyen adam, kellesinin Padişah tarafından alınacağını anlayınca gerçeği itiraf etmiş: — Efendim bu tavus kuşu yumurtadayken anası öldü biz de onu bir kaza kuluçkaya yatırdık ama bunun zarafeti ve güzelliğini gölgelemez.

Adamı yollayan Padişah, Vezir’i çağırtır ve tavus kuşundaki kusurun ne olduğunu ve bunu nereden anladığını sorar. Vezir: — Efendim tavus kuşu alımlı hayvandır kasılır yürür. Suyu bile iki saatte içer çalım satmaktan. Ama bu tavus kuşu, su içerken kaz gibi boynunu uzatıyordu.

Aferin demiş Padişah ve emir vermiş: Vezirimin yemeğini bir tas artırın.

Aradan bir zaman geçtikten sonra Padişah’a muhteşem bir at hediye etmişler ki öve öve bitirememişler. Bu atı dünyada geçecek at olmadığını, şaha kalktı mı herkesi kendisine hayran bıraktığını, iki günlük mesafeyi birkaç saatte koştuğunu duyan Padişah büyük bir heyecanla hediyeyi kabul etmiş. Vezirini hemen çağırtıp muhteşem atını sormuş. Vezir beğenmediğini söyleyince padişah tekrar hiddetlenip bunda ne kusur bulduğunu sorunca Vezir daha önce olduğu gibi bunu Padişah’tan atı hediye edene sormasını ister. Tavus kuşu meselesinde haklı çıkan Vezir’ine güvenen Padişah atı hediye edeni çağırtır. Atın sahibi de aynı tavus kuşunun sahibi gibi kellenin gideceğini anlayınca başlar anlatmaya

— Bu atın anası, babası ataları hepsi soyludur amma velâkin bu at daha tayken anası öldü bunu bir inek emzirdi. Tek kusuru bu Efendi’miz.

Padişah Vezir’in cevabını çok merak ettiği için hemen adamı huzurundan kovmuş ve Vezir’i çağırtmış. Vezir huzura gelip sabırsızlıkla kendisini bekleyen Padişah’ı bekletmemek için cevabını verdi:

— Padişah’ım soylu at üzerine sinek konduğunda öyle bir silkinir ki sinekler üzerine bir daha konmaya çekinir. Fakat bu sizin at, inekler gibi kuyruğunu sallıyor.

Padişah, Vezirini tekrar takdir ediyor ve emir veriyor: Vezirimin yemeğini bir tas arttırın.

Vezir’in bunları nasıl tahmin ettiği Padişah’ın aklından bir türlü çıkmamaktadır. Veziri bir gün tekrar yanına çağırttırdı ve sordu:

— Söyle bakalım Vezir, ben nasıl bir Padişah’ım benim asil soyum sopum hakkında ne söyleyebilirsin? Vezir: ‘’ Efendim doğrusunu söylemek gerekirse siz soylu bir Padişah değilsiniz.’’ deyince, Padişah yerinden kalktı ve diğer vezirlerine, bu vezirin öldürmesini söyleyecekken merakı ağır bastı ve otururken neden böyle söylediğini sordu. Vezir padişah’tan validesi sultan hanım’la bu konuyu konuşmasını daha sonra kendisinin cevap vereceğini söyleyince Padişah hiç beklemeden valide Sultan’a gider ve kendisinin neden asil olmadığını sorar.

Valide Sultan oğluna: ‘’ Oğlum sen Beysin koca ülke senin iki dudağının arasında as dediğin asılır yaşa dediğin yaşar, sen istemezsen ülkede kuş bile uçamaz.’’

Annesinin kendisini kandırmaya çalıştığını anlayan Padişah kılıcını çeker ve annesinin üzerine yürür. Valide Sultan aman diyerek oğluna yalvarır ve gerçeği anlatır:

— Oğlum, baban sürekli savaşlardaydı ve benimle çok ilgilenmiyordu. Sarayda çok yakışıklı ve kuvvetli bir aşçıbaşı vardı, senin baban odur. Bu neyi değiştirir ki oğlum sen sonuçta Padişah’sın.

Padişah kendisini bekleyen Vezir’inin yanına gelir ve anlatmasını emreder kendisinin neden soylu olmadığını. Vezir başlar anlatmaya:

— Efendim Padişah dediğiniz ihsanda bulunurken kese kese altın verir gümüş verir fakat siz her defasında bir tas yemek veriyorsunuz. O yüzden sizde Padişahlık kumaşı yok.

Netice itibariyle katranı kaynat kaynat olmaz şeker cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.

12 Şubat 2022

Filler Nasıl Evcilleştirilir

Hindistan'da filleri evcilleştirmek için ilginç bir yöntem kullanılırmış. 

Orman zeminine, filin içine düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılır ve üzeri dallarla örtülür. 

Yavru fil gelip dallara bastığında çukurun içine düşer. 

Fil, çukurdan çıkmaya çabalar ama başaramaz, takatsiz kalır, kurtulma ümidi kaybolur, hayatına dair müthiş bir korkuya kapılır, çaresizce bir mucize kurtuluş yolu veya ecelini beklemeye başlar. 


Fil avcıları yüzlerini de kapatan tümüyle simsiyah giysiler içinde, ellerinde sopalarla gelip fili şiddetli bir şekilde döver, yara bere içinde bırakırlar.

Hayvan, yediği sopaların ve yaralarının verdiği acıdan ve çukura düşmesi nedeniyle yaşadığı korkudan dolayı, hayatında görmediği bir bunalım ve ruhi çöküntü yaşar, birkaç saat içinde... 


Sonra aynı avcılar, ağaçların arkasına gider ve üzerlerindeki siyah elbiseleri tümüyle çıkarıp, baştan aşağı beyaz elbiselerle ve ellerinde çeşit çeşit yiyecek ve meyve sepetleriyle geri gelirler. 

File şefkatle yaklaşır, onu besler, yaralarına pansuman yapar, okşayıp sever, güzel sözler söyler ve onu düştüğü çukurdan çıkarırlar. 


Fil, bu beyaz giysili kurtarıcılarının kendisine gösterdiği karşılıksız sevgi ve ilgiden dolayı o kadar minnettar kalır ki o andan itibaren ömür boyu onların gönüllü kölesi olur, her istediklerini yapar ve asla sözlerinden çıkmaz. 


Onların kendisini az önce tuzağa düşüren, bunalıma sürükleyen ve döven siyah giysili adamlar olabileceği aklına dahi gelmez..✔

22 Aralık 2021

Yeriniz mi Dar?

Padişahın en az 3 çocuk yapın talimatına uyan garibim, Nasrettin Hocaya gelerek, "Hocam, 3 çocuk, hanım ve ben tek odalı evde çok sıkıntıdayız, bize bir çare." der.

Hoca biraz düşünür ve "Bu gece keçiyi de odaya alın." der.

Sabah, garibim hocaya gelir ve "Hocam sıkıntı arttı." der.

Hoca; "Bu gece eşeği de odaya alın." der.

Sabah garibim öfkeyle hocaya "Hocam, odada sıkıştık, çok zordayız." der.

Hoca, "Hele bir de ineği odaya alın." der.

Ertesi sabah garibim seçmen burnundan soluyarak hocanın karşısına dikilir ve "Hoca, yeter. Senden akıl istedik, tamamen sıkıntıya girdik, sana akıl soranın..." dediği anda hoca,

"Bu gece keçiyi dışarı çıkar." der.

Sabah garibim hocaya "Hocam,allah senden razı olsun. Bugece biraz rahatladık." der.

Hoca, "Bu gece de eşeği dışarı çıkar." der. 

Garibim, sabah hocaya "Daha da rahatladım" der.

Hoca, "Bu gece de ineği dışarı çıkar." der.

Sabah hocanın karşında garibim "Hocam, allah sizden razı olsun. Bizleri rahat bir yaşama kavuşturdunuz," diyerek elini öper ve hep hocayı över. Tıpkı birilerinin halay çekmesi gibi...

04 Aralık 2021

Köyün Yasası

 😄😄

Genç avukat yaban kazı avı zamanı çevre köyün dağlarına doğru çıkar.

Tecrübeli de olduğundan sürünün ilk geçişinde bir kazı vurur ve kaz döne döne ilerideki araziye düşüverir...

Araziye doğru ilerleyip kazı almaya koyulduğunda karşısına bir yaşlı köylü çıkar.


Köylü avukata "ne yapıyorsun benim arazimde?" diye sorunca, avukat:

─ Şu yaban kazını vurdum da, onu almaya çalışıyorum. 

Yaşlı köylü:

─ Arazi benim olduğuna göre bu kuş da benim sayılır.

Avukat şaşkın ama kendinden emin şekilde:

─ Öyle değil bey amca. Teamüllere göre benimdir. Paramı da rüzgara kaptırıp arazine düşürebilirdim. Hem ben yasaları da biliyorum, avukatım.


Köylü ısrar edince de "beni uğraştırma bey amca, mahkeme masrafı falan da der çiftliğine de elinden alırım bak" der. 

Yaşlı köylü güler:

─ Yasalar senin orda. Biz buralarda böyle mevzuları ‘üç tekme’ kuralıyla çözeriz. 

Avukat gülümseyerek "nedir o üç tekme kuralı?" diye sorar. 

Yaşlı köylü:

─ Önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki... Sonra yene ilki… Biri pes edene kadar devam eder. Pes eden kaybeder.


Avukat genç, çevik.. Köylü 70 yaşında ihtiyar. İçinden “ben bunu haklarım" diye düşünmüş ve "iyi hadi kabul" demiş.


"Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende" demiş yaşlı köylü. İlk tekmeyi avukatın kasıklarına atmış... “Aığğğ” diye öne doğru çökmüş avukat.



İkinci tekmeyi midesinin ortasına indirmiş ki avukat kusar gibi “ouğğğ” diye bağırıp elleriyle karnını tutup dizlerinin üstüne çökmüş.

Yaşlı köylü üçüncü tekmeyi de tam kıçının ortasına yerleştirip öne doğru ağzının üzerine düşürmüş avukatı.

Önde de köylünün az evvel koyduğu ıslak tezek varmış ve avukatın suratına ve ağzıma gelmiş. 


Avukat zor da olsa yerden yavaşça doğrulmuş ve bir taraftan koluyla ağzına giren pislikleri temizlemeye çalışırken "sıra bende" demiş... 


Yaşlı köylü gülmüş:

─ Pes ediyorum. Bir kuş için dövüşmeye değmez.

25 Kasım 2021

Kuyruğu Kesik Tilkiler

 


Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.

Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde

Kuyruğunu neden kestin diye sormuş.

Kuyruğu kesik olan;

Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum demiş.

Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş.

Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş.

Hemen tilkiye gelip; Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı demiş.

Tilki; Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler demiş.

Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar.

Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.

Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.

İşte böyle:

Önce toplumu bozup farklılaştırırız, sonrada toplumu birbirine düşman ederiz...


Kıssadan hisse;

SONUÇ: Bir toplumda bozulmalar artınca bozuk insanlar iyi insanları ayıplarlar ve dalga geçerler.

Hiç Kimse Görmek İstemeyen Biri Kadar Kör Olamaz!

  Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiçbir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hast...