27 Kasım 2020

Çakal Peşinde

Çakalın biri aç kalınca kasabaya inmiş.

Sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü de içmiş, Fırıncının tezgâhından ekmeği kapmış yemiş, nihayet bir kasabın vitrininden kocaman bir but kapıp bir güzel mideye indirmiş...

Çakalın ve etin kokusunu alan kasabanın tüm köpekleri toplanmış, çakalı yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar.

Çakal önde, köpekler de arkada, amansız bir kovalamaca koşuşturmaca başlamış ama bir süre sonra, sütçünün köpeği yorulup takibi bırakmış.

Bir müddet daha geçince de bu sefer fırıncının köpeği, çakalı takibi bırakmak zorunda kalmış.

En son, kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş ve yorgunluktan dili bir karış dışarıda geriye dönmüş.

Çakalın arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış. Çakal önde demircinin köpeği arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ederken ve kasabadan çıkılıp kırlara varıldıktan sonra da tepelere doğru çıkılmaya başlanmışken çakal dayanamamış, durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş;

“Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım ama buna rağmen onlar bile pes etti peşimi bıraktı da, Lan ben demirciye ne yaptım ki bir türlü ayrılmıyorsun peşimden?”

İşte, Çakalın anlamadığı:

Demircinin köpeği menfaat peşinde değil, sadece adalet peşinde.

Çakalın kafasındaki sistem karşılıklı menfaate dayalı bir kapitalist sistem... Demircinin köpeğindeki ise, evrensel hukuk... “Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil. Sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun.” diye düşünüyor demircinin köpeği...

O yüzden hikayedeki çakallar, demircinin köpeği gibi yalnızca hak peşinde koşanları asla anlayamayacak ve aptalca bulacaklardır. Ama demircinin adalet bekçileri de her zaman var olacaktır...

17 Kasım 2020

Deliler Ülkesi

Çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yok etmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. Kuyunun suyunu kim içerse delirecektir.

Ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepsi de delirir. Yalnızca kraliyet ailesi, kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden, sihirbaz da o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden, delirmezler. Tabii kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. Ancak polisler ve müfettişler de halkın içtiği sudan içmiş olduklarından, kralın emirlerini saçma bulur, uygulamazlar.

Ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında onun çıldırdığına inanırlar, hep birlikte şatosunun önünde toplanıp tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. Umutsuzluk içindeki kral tahtından inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki "Gel biz de o kuyunun suyundan içelim, o zaman biz de onlar gibi oluruz."

Ve öyle yaparlar: Kral ile kraliçe de cinnet suyunu içip anında saçma sapan konuşmaya başlarlar. Bu durumda halk taşkınlığından dolayı pişman olur; öyle ya madem kral bu kadar bilgece konuşuyor, onu alaşağı etmenin bir anlamı yoktur.

Ülkede barış ve huzur yeniden hüküm sürer, bu halk komşularından epeyce farklı bir hayat tarzı benimsemiştir, ama kral ölümüne dek ülkesini yönetebilmiştir."

(Veronika Ölmek İstiyor, Paulo Coelho)

12 Kasım 2020

Kaos - Kavanozu Kim Sallıyor



Gidin bir çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra bir başka topraktan 100 tane bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. İlk başta hiçbir şey olmayacaktır.


Daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. Kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamı göreceksiniz.


Kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. Oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir.


O nedenle günümüzde gerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen;


Kavanozu sallayan kim? 

06 Kasım 2020

Uzay mekiğinin yakıt tankının genişliği neden 1,5 metre?

 

ABD’nin uzaya gönderdiği uzay mekiğinin yakıt tanklarının genişliği 4 feet, 8.5 inçtir (yaklaşık 1,5 metre). Uzay mühendisleri bu tankları genişletmek istemişler, ancak başarılı olamamışlardır.


Çünkü, bu tanklar fırlatma rampasına trenle gönderilmek zorundadır ve söz konusutren yolu tünellerden geçmektedir. Tünellerin genişliği ise tren raylarının arasındaki genişlik olan 4 feet 8,5 inçten (yaklaşık 1,5 metre) biraz fazladır.


Neden 4 feet, 8,5 inç (yaklaşık 1,5 metre)? Çünkü vaktiyle tren rayları İngiltere’de böyle yapılmıştır ve ABDdemiryolları İngiliz göçmenler tarafından inşa edilmiştir.


Peki, neden İngilizler bu genişliği kullanmışlar? Çünkü ilk tren raylarını yapanlar eski tramvay yolu yapımcılarıdır ve tramvay yolunun genişliği tam olarak budur. Tramvay rayları neden daha geniş değildir?


Çünkü bu ölçü vaktiyle at arabalarını yaparken kullanılan genişliktir.


At arabalarındaki tekerlekler arasında neden bu ölçü dikkate alınmış? Çünkü çok eskiden beri İngiliz topraklarından gelip geçen araçlar bu ölçüyü ortaya çıkarmıştır. Arabalar için başka birölçü kullanıldığında tekerlekler engebeli arazi üzerinde kalmakta ve kısa sürede bozulmaktadır.


Bu eski yol izleri nasıl ortaya çıkmış derseniz? İngiltere’deki ilk uzun mesafeli yollar Roma İmparatorluğu tarafından kendi savaşçıları için açılmıştır.


Peki, Romalıların yol izleri neden bu ölçüdeymiş?


Çünkü Roma İmparatorluğu’nun ilk savaşçılarının arabaları yan yana getirilmiş iki atın çektiği araçlardır ve iki atın kalçalarının genişliği 4 feet, 8,5 inçtir (yaklaşık 1,5 metre).


Sonuç olarak; dünyadaki en gelişmiş ulaşımsisteminin füzelerinin tasarımı iki bin yıl önce yan yana getirilen iki atın kalça genişliği toplamı ile belirlenmiştir. Bu kuralı değiştirmek ise Ay’a giden, Mars’a gitme ve uzaya açılma planları yapan Amerikalı uzay aracı mühendislerinin bile harcı değildir.


Dünyada her şey değişiyor gelişiyor gibi görünüyor,  aslında dünyada pek çok şey fazla değişmiyor.


Dünyada olan her şey geçmişte olmuş olayların neden ve sonuçları üzerine oluşmaktadır.


Bu günü almak için ve geleceği tahmin edebilmek için TARİH okumak bu nedenle çok önemlidir. 


Prof.B.İplikçioğlu

04 Kasım 2020

Abartı yapmayın, durum gayet güzel...



Kralın biri Sarayında otururken, pencereden sesler gelmiş.''Güzel elmalarım vaaaaaar!'' 


Bakmış, yaşlı birisi, at arabasında elma satıyor. Etrafında müşteriler. Kralın canı çekmiş ve baş vezirini çağırmış;

- Al sana 5 altın, koş bana elma al.

Baş vezir, vezirlerden birisini çağırmış;

- Al sana 4 altın, koş elma al.

Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış;

- Al sana 3 altın, koş elma al.

Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış;

- Al sana 2 altın, koş elma al.

Komutan nöbetçiyi çağırmış;

- Al sana 1 altın, koş elma al.

Nöbetçi çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş ve "Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. arabana da elmalara da el koyuyorum."


Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş ve iyi dalavere çevirdim; 

- İşte, 1 altına yarım araba elma.

Komutan saray görevlisine dönmüş;

- İşte, 2 altına bir çuval elma.

Saray görevlisi vezire dönmüş;

- İşte, 3 altına bir torba elma.

Vezir, baş vezire dönmüş;

- İşte, 4 altına yarım torba elma.

Baş vezir kralın huzuruna çıkmış;

- İşte, 5 altına beş elma aldım kralım. Aynen emrettiğiniz gibi. 


Kral oturmuş ve şöyle bir düşünmüş ''Beş elma - Beş altın. Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor.. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi. Vergileri hemen artırmak lazım..!”

15 Ekim 2020

Zamanı Unutturacak Dostluklar

Üç arkadaş Balikesir tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş...

- Bir saat on beş dakika...

Arkadaşlarına dönmüş;

- Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim.. Oradan buradan derken laf lafı açmış... Birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile...Tren kaçmış..

Sormuşlar; -Sonraki tren ne zaman?

- Bir buçuk saat sonra...

Yine dönmüşler kafeye. Yine çay yine laf ve derken yine düdük sesi... Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar.

Bir saat sonra bir tren daha varmış.

Dönmüşler kafeye.. Ama bu kez uyanık duruyorlar.

Trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar koşmaya başlamışlar.

- İçlerinden biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş...

Üçüncüsü ise geride kalarak yetişememiş...

Bir süre nefesini toparladıktan sonra başlamış katıla katıla gülmeye.

Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş ;

-Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun !

*-NASIL GÜLMEYEYİM?*

*ONLAR BENİ UĞURLAMAYA GELMİŞTİ*

Zamanı unutturacak dostlarınız ve hep gülecek bir bahaneniz olsun 😊

Japon ve Türk Kürek Ekibi

 


Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. 

Japonların takımında,

8 kişi kürek çekiyor, 

1 kişi dümencilik yapıyordu.


Türk Takımında ise,

2 kişi kürek çekiyor, 

3 kişi şeflik 

3 kişi müdürlük yapıyor 

1 kişi de dümeni kullanıyordu.


Her iki takım da, performanslarını en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.

Büyük gün geldi ve iki takım da, kendini hazır hissediyordu. 

Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar. 


Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı. 

Türk şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi. 

Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu düzenlenen raporlara göre hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi. 

Çözüm olarak yönetimdeki düzeni güçlendirmek ve koordinasyonu güçlendirmek için 1 genel müdür atandı ve sandaldaki ağırlığı dengelemek için kürekçi sayisi da 1 e indirildi. 


Japonlara yeni bir yarış teklif etme kararı alındı.

9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.


Japonların takımında,

8 kişi kürek çekiyor, 

1 kişi dümencilik yapıyordu.


Türk Takımında ise yeni yapılanma şekli şöyleydi: 

1 Genel Müdür 

3 Müdür 

3 Dümen Şefi 

1 Dümenci 

1 Kürekçi. 


İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar. 

Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. 


Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu müdürlere ve diğer personele sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.

Hiç Kimse Görmek İstemeyen Biri Kadar Kör Olamaz!

  Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiçbir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hast...