10 Ağustos 2021

Asalet

  Bir gün sultan, bahçıvanının yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar. 

- Bahçıvan efendi! Nasıl bizim tay?

- Asluhû nesluhû (aslı neyse nesli de odur), sultanım.

- Nesi var ki?

- Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar; ancak bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor.

Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır ve tayın bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister. 

Tayı hediye eden adam der ki:

- Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik. Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur ve sultan adamlarına emreder: 

"-Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!"

Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü iri bir hindi hediye edilir. 

Bir müddet sonra sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar.

- "Asluhû nesluhû, sultanım."

- "Bahçıvan efendi, bunun neyi var?"

- "Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe. Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor. Galiba bunun da soyunda bir bozukluk var."

Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır. O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır. Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur. 

Ve padişah emreder: 

" - Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek."

Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak;

-"Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı?" der.

-"Asluhû nesluhû, efendim."

-"Bende de mi?" der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar.

-"Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da. Bende bir sıkıntı var mı?"

Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya:

-"Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim. Sen bizim sarayın aşçısının oğlusun."

Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir:

-"Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan! 

Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun, anladık da, benim durumumu nasıl anladın? Bu nasıl bir bilgeliktir? Söyle bakalım bana."

-"Ey yüce Sultan, bunu anlamaktan daha kolay ne var? "

"Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken 'Verin bir kese altın!'der. Sen ise, 'Verin fazladan bir kap yemek!'"diyorsun. Sultan adamlarına seslenir: 

-"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!"

Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker. "Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” demiş atalarımız. 

Sultan için “Otu çek köküne bak.” sözü cuk oturursa da, diğer örnekler için eğitimin önemine işaret etmek gerekir.

Ancak, “Soysuza silah vermişler, çekip babasını vurmuş.” sözü de boşuna söylenmemiştir. 

Özetle, "İt eniğinden kurt olmaz."

09 Ağustos 2021

ABD ve İspanya Karşılaşması

 


Dolunayın olmadığı bir gecenin karanlık saatlerinde, İspanya'nın Atlantik Okyanusu sahillerinde bir yer...


İspanyollar: " Burası A-853, çarpışmadan kaçınmak için lütfen rotanızı 15 derece güneye çevirin. Şu anda 25 deniz mili uzaklıktasınız ve tam üzerimize doğru gelmektesiniz."

Amerikalılar: "Asıl siz kendi rotanızı 15 derece kuzeye çevirin."

İspanyollar: " Negatif ! Tekrarlıyoruz. Rotanızı 15 derece güneye çevirin."

Amerikalılar: " Sizinle ABD gemisinin kaptanı konuşuyor. Kendi rotanızı derhal 15 derece kuzeye çevirin."

İspanyollar: "Öneriniz mümkün görülmedi. Bize çarpmak istemiyorsanız rotanızı 15 derece güneye çevirin."

Amerikalılar: " (Artık sesini yükselterek) Sizinle ABD Deniz filosunun büyüklükte ikinci uçak gemisi USS Lincoln'un Kaptanı Richard James Howard konuşuyor. Beraberimizde iki kruvazör, avcı uçakları, dört denizaltı var. Ayrıca bizi hücumbotlar destekliyor. Size TAVSİYE etmiyorum, EMREDİYORUM! Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için tedbir alacağız. Derhal rotamızdan çekilin gidin.

İspanyollar: "Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konuşuyor. Burada iki kişiyiz. Beraberimizde bir köpek , akşam yemeğimiz, iki şişe bira ve bir de kanaryamız var. Kanarya şu anda uyuyor. Ayrıca bizi radyo istasyonu Cadena Dial La Coruna destekliyor. Şu anda İspanya'nın Finisterra Galicia kıyısında ve A-853 numaralı Deniz fenerinde olduğumuzu göz önünde bulundurarak, buradan hiçbir yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim. Deniz fenerimizin İspanya'daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada olduğu konusunda hiçbir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmiş boktan geminizin emniyeti için istetdiğiniz boktan tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ısrarla tavsiye ediyoruz. Rotanızı 15 derece güneye çevirin."

Amerikalılar: "Tamam, anlaşıldı. Teşekkürler..." 



NOT: Yukarıdaki konuşmalar tamamen gerçek olup, Deniz Navigasyon kanalı 106'dan (Finisterra / Galicia) tarafından kayıt edilmiştir.


Kabe'yi Gören Ama Tabağındaki Eti Göremeyen Şıh

Anadolu'da bir eve bir şıh misafir geldi,

Buyur ettiler, köylülerle birlikte odaya

aldılar, köylüler ne keramet edecek

diye ağzının içine bakarken, şıh arada bir irkilir gibi yapıp “Hoşt” diyordu…

Köylüler bunun bir keramet olduğunu

anladılar ama ne kerameti olduğunu

anlayamadılar, merakla sordular:

“Ya şıh hazretleri nedir o arada hoşt

dediğin?..” Şıh:

“Bir köpek Kabe'nin duvarına

işeyecek gibi niyetleniyor, onu

görüyorum tabii ki, hoşt diye

kovalıyorum…”

Köylülerin itikadı bir iken bin oldu… Olanları kapının eşiğinden dinleyen

evin hanım ağası sofrayı hazırladı,

herkesin önüne üzerinde et olan pilav

geldi…

Şıhın tabağında sadece pilav vardı…

Şıh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra, kapıda beliren hanım ağaya

“Benim tabağımda et niye yok, bunun

bir sebebi var mıdır ey hatun?” diye

sordu…

Hanım ağa yaklaştı, tabağı ters çevirdi,

onun etlerini pilavın altına koymuştu… pilavın altında etlerin gözükmesiyle

elindeki kepçeyi şıhın kafasına indirdi:

“Ulan tabağındaki eti görmedin de,

Kabe'deki iti mi gördün deyyus..

26 Temmuz 2021

Felaket Zamanı

 

Adam koca bir danayı kurban kesti ve büyük bir ateş yaktı, kızına dedi ki:

'' Kızım, sevdiklerimizi ve komşularımızı çağır ve gelip bizimle oturup et yesinler ..."

Kızı bağırdı: ′′ Evimizde yangın çıktı yetişin ahali Evimizdeki bu yangını söndürmemize yardım edin!".

Birkaç dakika içinde bunu duyan bir grup insan yangın söndürmek için yardım etmeye koşup evlerine geldiler.

Diğer komşular akrabalar bu feryadı duymamış gibi davrandılar feryada kulak tıkadılar.

Yardıma gelenler Kurban kesen ailenin kurban etinden yiyip içtiler karınlarını doyurdular giderkende ellerine birer parça et verildi.

Baba şaşkın’dı kızına döndü ve dedi ki:

''Kızım Gelen insanlar, tanımam, daha önce hiç görmedim, Kızım yangın var dedin bağırdın peki sevdiklerimiz, dostlarımız ve meslektaşlarımız nerede?".

Kızı gözleri dolu dolu dedi ki:

''Evimizdeki yangını söndürmeye yardım etmeye gelmeyenler bizi yangına terkederler Bizim dostumuz arkadaşımız aile akrabamız değillermiş demekki dedi.

Komşu olup dost akraba olmayı dostluk yapmayı Cömertliği ve misafirperverliği hak edenler bunlarmış demek ki baba dedi".

Sonuç: Bir felaket anında kim yanınızda değilse, ona dost, kardeş akraba aile demeyin... 

Çünkü bunlar, sizin yüzünüze gülen nezaketinizi, cömertliğinizi hak etmeyenlerdir.

11 Haziran 2021

İlk Taşı Günahsızlar Atsın

İncil'de geçmekte olan anlatı.

Ezilenin yanında saf tutan İsa, daha geniş kesimlere hitap etmeye başlayınca bundan rahatsız olanların başını çektiği bir grup, bir kadının zina yaptığını ve bunun cezasını belirlemek için İsa'ya danışılması gerektiğini söyler. İsa, kadın taşlansın derse özgürlükçü grubun; taşlanmasın derse dindar grubun tepkisini çekecek, böylece İsa karşıtı grup süregelen yaşatılarını sürdürecekti. 

İsa, kadının zina yaparak büyük suç işlediğini; Musa'dan bu yana gelen dini öğretiye göre taşlanması gerektiğini söyledi. Ve elleri bağlı belden aşağısı gömülü kadının etrafında toplanmış kalabalığa, " İLK TAŞI GÜNAHSIZ OLANINIZ ATSIN! " dedi.

Uzun süren bakışlardan sonra kimse taş atamadı.

Ve kadın serbest kaldı. 


"Adalet, kişinin kim ve ne olduğuyla değil ne yaptığıyla ilgilenmelidir."

31 Mayıs 2021

Foseptik Çukuruna Neden Ciğer Asılır?


Özellikle gurbette yaşayan memur aileler, okulların tatile girmesiyle birlikte köydeki evlerine gider, tatili orada geçirirler.

Köy yerlerinde altyapı olmadığı için foseptik çukuru olur.

Yaz tatili bittiğinde, evden çıkmadan önce, aile tüm hazırlıklarını tamamlar ve en son bir kuzu ciğerini de ipe bağlayıp, tuvaletin çukurunun üzerine asardı... 

Temmuz başında tekrar köye döndüğümüzde foseptik çukurunun  tertemiz ve bomboş olduğunu görürdük...

Bir gün anneme sordum:

"Anne, biz neden bunu yapıyoruz ?" 

O da izah etti: 

" Burada asılı olan ciğere, bir müddet sonra kurtçuklar üşüşür. O kurtçuklar ciğeri yer ve çoğalırlar. Onlar çoğaldıkça ciğer azalır. 

Bir gün kurtçuklar ciğeri tamamen yer bitirirler ve aşağıya düşerler. Bu sefer oradaki pislikleri yemeğe başlarlar...

Kurtçuklar yine çoğalmaya başlarlar; bu defa da oradaki pislikler azalır, gün gelir, o çukurdaki pislikleri de yer bitirirler... 

Aç kalan kurtçuklar, en sonunda birbirlerini yemeğe başlarlar... Nihayet, onlar da biter ve kuyu tertemiz olur yavrum..."

22 Mayıs 2021

Değerler x Korku Kültürü Dostoyevski Köpek Deneyi

Dostoyevski sürgün yıllarında, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar...

Köpeği takibe alır ve yanından geçerken her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler...

İlginç olan, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında otomatik olarak eğilerek tekme pozisyonu almasıdır...

Köpeğin her yanından geçen mahkum otomotik olarak köpeği tekmeler...

Dostoyevski de, bir gün köpeğin yanına yaklaşır ve başını okşamaya başlar...

Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar...

Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz...

Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir piskolojik açıklaması vardır elbet!

Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır bu...

Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır...

İnsanlar için de geçerlidir bu...

Bazen kötü davrandığınız insanlar sizi cok sever, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder...

Dostoyevski "Ölü Evinden Anılar" kitabından.

Hiç Kimse Görmek İstemeyen Biri Kadar Kör Olamaz!

  Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiçbir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hast...