Aydınlanma
Çağı, akılı kurucu ilke olarak benimseyerek, tüm toplumsal yaşamın ve düşünüşün
buna göre şekillendirilmesine yönelinen dönemdir. Kant, aydınlanmacılığı,
"aklı kullanma cesareti" olarak tanımlandığında, genel olarak
Aydınlanma Çağı'nın felsefesini vermektedir. 18. yüzyılda Avrupa'da ortaya
çıkıp gelişmiş ve "aydınlanma" fikriyle yaygınlaşmıştır.
Aydınlanma çağının ana
fikri, akıl aracılığıyla doğru bilgilere ulaşılabileceği ve bu doğru bilgi ile
de toplumsal yaşamın düzenlenebileceğidir. Öte yandan bilim alanındaki önemli
gelişmeler de aydınlanma çağına öncülük eder ve bu çağda ayrıca çok yoğun yeni
bilimsel gelişmeler kaydedilir. Daha 15. yüzyıldan itibaren meydana gelmeye
başlayan yeni keşifler ve icatlar bu süreci hazırlamış, bunun sonunda da
"karanlık çağ" olarak değerlendirilen Orta Çağ'ın sonuna gelinmiştir.
Deney ve gözlem, aklın uygulama araçları olarak bu dönemde bilimsel yöntem
ilkeleri biçiminde ortaya çıkmış ve doğa bilimlerinde önemli gelişmelere
kaynaklık etmiştir.
Dinde meydana gelen yenileşme
hareketleri de, dinsel düşüncenin giderek geriletilmesi ve Aydınlanmacılıkla
birlikte kuruculuk ve egemenlik gücünü kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Rönesans
ve reformlarla başlayan bu gelişmeler, aydınlanmacılıkla doruğuna varmış ve
buradan itibaren Modernite denilen sürecin oluşumunu hazırlamıştır. Bu süreç
aydınlamacılıkta ifadesini bulan köklü bir zihin değişikliği anlamına
gelmektedir.
Newton ve
Kopernik ile tüm bir evren-dünya kavrayışı değişime uğramış, Descartes ve Kant gibi
isimlerle bu değişen zihniyetin felsefi düşüncesi geliştirilmiştir. Avrupa
yaşanan endüstri devrimi de bu sürecin maddi temelini oluşturmaktadır. Yeni ve
bambaşka toplumsal ve ekonomik ilişkiler içerisinde yaşamaya başlayan insanlar,
ortaya çıkan yeni düşünce biçimleriyle dünyaya bambaşka gözlerle bakmaya
başlamışlardır. Bunun sonucunda modern yaşamın temelleri atılmıştır. 1789
Fransız İhtilâli’nin temelinde, Fransız aydınlanmacılığının belirleyici bir
etkisi vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder