Temiz, pak
olanın önünde bir yazı; "ben yoksul bir Hristiyanım, lütfen yardım
edin." Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı var; "Bütün
varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım
var." Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden
geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye sadaka veriyorlar... Haftalarca böyle
sürüp gidiyor bu iş... Sonunda papaz Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp
diyor ki; "Bak, haftalardır avuç açıyorsun burada, tek kuruş sadaka toplayabilmiş
değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki
yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe
karıştırmasan, üç beş de sen kazanırsın, karnın doyar." Yahudi dilenci
gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor; "İşittin mi Salomon? Papaz
bize ticaret öğretiyor…"
16 Nisan 2021
Kilisenin Kapısındaki İki Dilenci
11 Nisan 2021
Yavuz Hırsız
Eski zamanda, hırsızın biri, soymak için girmeye çalıştığı evin balkonuna tırmanırken, balkonun korkuluğu kopmuş ve hırsız yere düşerek kolunu kırmış.
Hırsız, hem suçlu hem güçlü, hemen koşmuş Kadı’ya; "Bunlar benim kolumu kırdılar.” diye kükreyip, şikayet etmiş.
Kadı, ev sahibini çağırmış karşısına.
Ev sahibi; “Kabahat benim değil efendim” demiş “balkon korkuluğunu marangoz yaptı.”
Marangoz çağrılmış huzura ve marangoz;” Kabahat bende değil kadı efendi” demiş” tam çiviyi çakacakken yeşil elbiseli bir kadın geçiyordu. Elbisesinin rengi o kadar göz alıcıydı ki, ona bakayım derken çiviyi boşa çakmışım.”
Bu kez de yeşil elbiseli kadını çağırmışlar huzura; “ Benim bir kabahatim yok” demiş kadın, “Elbisenin kumaşını boyayan boyacı asıl suçludur.”
Boyacı kendini bir anda Kadı’nın karşısında bulmuş.
Kadı sormuş; “Bu elbisenin kumaşını sen mi boyadın?”
Olan bitenden haberi bile olmayan boyacı cevap vermiş; “Evet kadı efendi.”
Kadı hiddetle konuşmuş;” Tez atın bu şerefsizi zindana!”
10 Nisan 2021
Dalından Ayrılmayan Şahin
Aylar geçer, şahinlerden birisi gökyüzünde asil bir şekilde süzülerek uçuyor, ancak diğer şahin, üzerinde bulunduğu daldan geldiği günden beri bir türlü ayrılmıyordur.
Bunun üzerine Kral, ülkedeki pek çok şahin eğiticisini seferber eder ama kimse bu şahini uçurmayı başaramaz.
Ülkede denenmemiş tek bir eğitici kalmıştır. Sonunda Kralın emriyle o eğitici de saraya getirilir ve çalışmaya koyulur.
Kral ertesi gün uyandığında camdan bakar ve her iki şahinin de muhteşem bir şekilde uçtuğunu görünce, gözlerine inanamaz. Koşar adımlarla eğiticinin yanına gider ve sorar:
- "Nasıl başardın bunu?
En az 10 eğitici geldi başaramadı.
Sen nasıl yaptın?"
Şahin eğiticisi de cevap verir:
- "Çok basit Kralım.
Sadece kuşun üzerinde durduğu dalı kestim."
Bazen güvenlik alanlarımızın dışına çıkamadığımız için, istediğimiz yönde bir değişim gerçekleştiremeyiz.
Böyle durumlarda, rahatlık alanımızın dışına çıkmak için, üzerinde durduğumuz dalı kesmek gerekir.
"İstediğiniz muhteşem uçuşu gerçekleştirebilmek için, daha fazla beklemeyin.
Kesin o dalı..."
"Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar." demiş.
Sokrates
08 Nisan 2021
Pazara Çıkan Eşek
Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş pazara. Bir başka cambaz yanaşmış:
“Kaça bu eşek?”
“Bin lira!”
“Aldım gitti, ver elini helalleşelim!”
Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:
“Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Onun için ucuza verdi!”
“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bu nedenle topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor!”
Eşeği satana koşmuşlar:
“Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!”
Satıcı gülmüş:
“Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum!”
Alıcıya koşmuşlar:
“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. seni de kandırdı, parayı aldı!”
Alıcı dövünmeğe başlamış:
“Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!”..
Çağımız insanının ahlâk yapısının özeti...!
Yalan söylediklerini biliyoruz.
Yalan söylediklerini biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ama hâlâ yalan söylüyorlar.
Dolmayan Çanak
“Dilenci! Dile benden, ne dilersen! Bir kereliğine, dileğini yerine getireceğim.”
Meğer dilenci alelade bir biri değil, kralın çocukluğunda öğretmenliğini yapan ve bazı gerçekleri söylediği için saraydan atılan akıl hocasıdır. Son bir ders vermek istemektedir kendisini tanıyamayan kralına.
"Majesteleri, affedersiniz,saygısızlık olarak algılamayınız ama büyük konuşuyorsunuz. Sizin de gerçekleştiremeyeceğiniz dilekler,bazı şeyler olabilir."
Kral gururuna yedirememiş ve öfkelenmiş:
"Sen kimsin ki bana bunu söylüyorsun be adam! Ben kudretli bir kralım,her şeyi yapabilirim. Sen dileğini söyle de gör bakalım gerçekleştirebiliyor muyum?"
“Nasıl isterseniz kralım o zaman elimde tuttuğum bu çanağı servetle doldurunuz."
Kral hemen vezirlere buyurmuş, vezirler yanlarındaki büyük keselerden çanağa altın dökmeye koyulmuşlar. Ne var ki,çanak altınla doldukça aynı anda boşalıyor,içerisine dökülen altınları yok ediyormuş. Altınlar, elmaslar, yakutlar ve zümrütler derken gümüşler ve bakır sikkelerle kral elindeki bütün hazinesini çanağa hırsından döktürmüşse de nafile! Çanak yine karşılarında yeni altınlar beklercesine bomboş duruyormuş.Kral sonunda mağlubiyeti kabul ederek "Sen kazandın dilenci. Çanağı dolduramadık. Ama sana bir sorum var, bu çanak neden yapılmış? Yani hammaddesi nedir ki?"
Dilenci sorulmasını beklediği soru karşısında gülümseyerek ve vakur bir biçimde cevap vermiş, "Bu çanak, insanoğlunun istek ve ihtiyaçlarından yapılmıştır.İnsan,hiçbir zaman sahip olduğuyla yetinmez, hedeflediği ve hayal ettiği her şeyi elde ettiği anda, zihni onu unutur, uzaklaştırır ve yeni istekler ve ihtiyaçlar yaratır kendine. İnsan aklı, mükemmel bir hizmetkar olsa da berbat bir efendidir.Bu yüzden, mutluluğu zihnine inanarak dışarıdaki isteklerinde arayan insanoğlu asla tam olarak mutlu olamaz.Bu yüzden,sizden dileğim, mutluluğu kendi içinizde aramanızdır."
Mutluluk uzak bir tepenin üzerindeki güzel rayihalarla bezeli gül bahçeleri içinde inşa edilmiş bir sırça köşk değildir. Mutluluk hayat yolunun atomu olan ve ismine "an" dediğimiz en küçük zaman dilimlerinin,yani gerçekte var olmayan o sırça köşke giden yolun ta kendisidir.
Bir söz vardır: "Öldükten sonra unutulmak istemiyorsan,ya okunmaya değecek bir şeyler yaz, ya da yazmaya değecek bir şeyler yap…"
“İyi geçirilmiş bir günün,mutlu bir uyku getirmesi gibi, iyi yaşanmış bir hayat da mutlu bir ölüm getirir.”
Leonardo Da Vinci
01 Nisan 2021
Yamyam Fare
Eskiden fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metodtur.
Bir tane fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar. Sonra birgün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar.
Günlerce aç kalmış olan fare yeni koyulan fareyi yer.
Sonra bir daha bir daha derken yamyam bir fare elde ederler.
Bu fare artık iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur.
Sonra bu fareyi geminin içine salarlar, şimdi ortada tebdil kıyafet gezen güçlü kuvvetli bir yamyam fare vardır ve bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığını yer.
Böylece gemi farelerden temizlenir.
Bir nesli yok etmek için uyguladıkları bu metodu, şimdi içimize eğitilmiş, semirmiş, beyni yıkanmış, yamyam fareler sokularak, bizi de yok etmek için kullanıyorlar.
16 Şubat 2021
Little Red Hen
ABD ve İngiltere’de ilkokul çocuklarına okutulan, Rus kökenli bir halk masalı var.
Kırmızı İbikli Küçük Tavuk.
★
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister, hiçbiri yardım etmez, kırmızı ibikli küçük tavuk mecburen iş başa düştü der, kendisi eker, kendisi büyütür, kendisi hasat eder, kendisi değirmene taşır, kendisi un yapar, neticede ekmek yapar. Mis gibi ekmek kokusu etrafa yayılır. Kırmızı ibikli küçük tavuk “beraber yiyelim mi?” diye sorar. O hiç yardım etmeyen öbür hayvanların ağzı sulanır, “eveeeet yiyelim” derler. Kırmızı ibikli küçük tavuk acı acı gülümser, “yok öyle yağma” der, bir lokma bile vermez.
★
Bu masalı okuyan Amerikalı, İngiliz ve Rus çocuklar kıssadan hisse çıkarırlar, ders alırlar, çalışmayana, üretmeyene, karnını doyurmak için başkasından medet umana ekmek mekmek olmadığını kavrarlar.
★
E herkes çocuk değil tabii.
Büyüklerin de okuması için bu masalın bir başka versiyonu var.
Küreselleşme karşıtı aktivistler tarafından revize edildi, UNICEF’in sitesinde yayınlandı... Ki, büyükler de anlasın!
★
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister.
Ördek “sen buğdayı filan boş ver, sana kahve tohumu satayım, acayip para kazanırsın, istediğin kadar buğday alırsın” der.
Domuz “sen buğday yerine kahve ek, nasıl satarım diye merak etme, ben senin adına pazarlarım” diye seslenir.
Fare iyice cesaretlendirir, “buğdayla uğraşma, kahve ekebilmen için istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
★
Kırmızı ibikli küçük tavuğun aklına yatar.
“Kahve üretiminden anlamam ki, nasıl yapacağım” diye sorar.
Ördek “sana gübre satayım, çok çabuk büyür” der.
Domuz “böceklerden korumak için ilaç satayım” diye seslenir.
Fare gene finansal açıdan yaklaşır, “gübre ve ilaç alabilmen için sana istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
★
Neticede hasat vakti gelir.
Kırmızı ibikli küçük tavuk “şimdi ben ne yapacağım bu kahveyi” diye sorar.
Ördek “paketlemek için benim fabrikama getirebilirsin” diye akıl verir.
Domuz “kusura bakma, herkes kahve ekti, fiyatlar acayip düştü, senin kahve beş para etmez” diye seslenir.
Fare ise “borcunu öde artık” der!
★
Kırmızı ibikli küçük tavuk, ibiğini kaptırdığını fark edince...
“Aç kaldım, ekmek verecek yok mu” diye ağlar.
Ördek “ekmek kolay da, alacak paran var mı” diye sorar.
Domuz “herkes kahve ekti, buğday karaborsaya düştü, kusura bakma, istersen ekmek yapman için sana ithal buğday tohumu satayım” der.
Fare ise avukatıyla gelir, “borcuna karşılık tarlanı haczetmek zorundayım, uslu tavuk olursan artık benim olan tarlamda yevmiyeyle çalışıp buğday yetiştirmene izin veririm” diye akıl verir.
★
Şimdilerde maalesef, kırmızı ibikli küçük tavuk, eskiden kendisine ait olan tarlada ırgat olarak çalışıyormuş.
Yevmiyeyi almaya gittiğinde, ördek, domuz ve farenin aslında senelerdir şirket ortağı olduklarını öğrenmiş.
★
Böyle bu işler.
★
Dünyanın en bereketli topraklarına sahip olan, kendi kendine yeten yedi mucizevi ülkeden biri olan Türkiye’yi, kırmızı ibikli küçük tavuğa çevirdiler...
(Alıntı)
Başka Açıdan Bakmak
Sokrates diyor ki: Ben gençken erken kalkmaktan hoşlanmazdım ve annem bu davranışımdan nefret ederdi. Çünkü bir gün beni zengin bir tüccar...
-
Derslerimde anlattığım bilgi hakimiyeti teorisinin bir yönünü daha akademik ve ayrıntılı olarak incelemek isteyenlere aşağıdaki yazı ve ...
-
Oğul; “İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük göster...
-
Yıl 1917 İngiliz General Stanley, Irak'ta bir çobana rastladı. Tercüman vasıtasıyla çobana dedi ki; - Eğer sürüdeki köpeğini öldürürse, ...