31 Mayıs 2021

Foseptik Çukuruna Neden Ciğer Asılır?


Özellikle gurbette yaşayan memur aileler, okulların tatile girmesiyle birlikte köydeki evlerine gider, tatili orada geçirirler.

Köy yerlerinde altyapı olmadığı için foseptik çukuru olur.

Yaz tatili bittiğinde, evden çıkmadan önce, aile tüm hazırlıklarını tamamlar ve en son bir kuzu ciğerini de ipe bağlayıp, tuvaletin çukurunun üzerine asardı... 

Temmuz başında tekrar köye döndüğümüzde foseptik çukurunun  tertemiz ve bomboş olduğunu görürdük...

Bir gün anneme sordum:

"Anne, biz neden bunu yapıyoruz ?" 

O da izah etti: 

" Burada asılı olan ciğere, bir müddet sonra kurtçuklar üşüşür. O kurtçuklar ciğeri yer ve çoğalırlar. Onlar çoğaldıkça ciğer azalır. 

Bir gün kurtçuklar ciğeri tamamen yer bitirirler ve aşağıya düşerler. Bu sefer oradaki pislikleri yemeğe başlarlar...

Kurtçuklar yine çoğalmaya başlarlar; bu defa da oradaki pislikler azalır, gün gelir, o çukurdaki pislikleri de yer bitirirler... 

Aç kalan kurtçuklar, en sonunda birbirlerini yemeğe başlarlar... Nihayet, onlar da biter ve kuyu tertemiz olur yavrum..."

22 Mayıs 2021

Değerler x Korku Kültürü Dostoyevski Köpek Deneyi

Dostoyevski sürgün yıllarında, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar...

Köpeği takibe alır ve yanından geçerken her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler...

İlginç olan, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında otomatik olarak eğilerek tekme pozisyonu almasıdır...

Köpeğin her yanından geçen mahkum otomotik olarak köpeği tekmeler...

Dostoyevski de, bir gün köpeğin yanına yaklaşır ve başını okşamaya başlar...

Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar...

Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz...

Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir piskolojik açıklaması vardır elbet!

Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır bu...

Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır...

İnsanlar için de geçerlidir bu...

Bazen kötü davrandığınız insanlar sizi cok sever, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder...

Dostoyevski "Ölü Evinden Anılar" kitabından.

30 Nisan 2021

Monkey Business

Bir köy yakınında çok sayıda maymun yaşıyormuş.

Bir gün köye bu maymunları satın almak için bir tüccar gelir.

Tüccar maymunun tanesini 100 USD'a satın alacağını ilân eder.

Köylüler adamın deli olduğunu düşünür.

Akıllı birinin başıboş maymunların tanesine 100 USD ödemiyeceğini düşünürler.

Buna rağmen bir kaç köylü bir kaç maymun yakalayıp tüccara verir ve maymun başına 100 USD alır.

Bu haber kısa zamanda yangın gibi yayılır ve halk maymunları yakalayıp tüccara satar.

Bir kaç gün sonra tüccar maymunun tanesini 200 USD’a alacağını ilan eder.

Tembel köylüler kalan maymunları yakalamak için koşuşturur.

Köylüler kalan maymunların adedini 200 USD’dan satarlar.

Daha sonra tüccar maymunların tanesini 500 USD’a alacağını duyurur.

Köylülerin uykusu kaçar. Kalan 6-7 maymunu yakalayıp maymun başına 500 USD’ı alırlar.

Köylüler merak içinde yeni duyuruyu beklemektedir.

Tüccar bir hafta için evine gideceğini ve dönüşte maymunun adedini 1000 USD’a alacağını duyurur.

Tüccar, çalışan elemana kendisi dönene kadar satın aldığı maymunlara iyi bakmasını söyler. Tek başına tüm maymunların bakımını kendisi yapmaktadır.

Tüccar evine gider.

Köylüler çok üzgündür, çünkü ortalıkta 1000 USD’a satacakları maymun kalmamıştır.

Bu arada bıraktığı eleman köylülere elindeki maymunları gizlice tanesi 700 USD’dan satabileceğini söyler.

Haber yangın gibi yayılır. Tüccar maymunun tanesini 1000 USD’a alacağına göre, maymun başına 300 USD kâr vardır.

Ertesi gün tüm köylüler maymun kafesi önünde kuyruk olurlar.

Çalışan, maymunların hepsini adedi 700 USD’dan satar. Zenginler topluca maymun satın alır. Fakir köylüler ise maymun alabilmek için tefeciden borç para alırlar.

Köylüler maymunlarına iyi bakarak tüccarın dönüşünü bekler.

Fakat kimse gelmez. Sonunda köylüler tüccarın yardımcısına koşar.

Fakat o da tüymüştür.

Köylüler hiç bir işe yaramayan, kimseye satamayacakları başıboş maymunların tanesine 700 USD ödediklerini anlarlar.

26 Nisan 2021

Gerçeği Anlamak İçin Ayağa Kalkmak Gerek...

   Eski Çin'de idam mahkumlarının son gecelerini hep birlikte neşe içinde geçirmelerine izin verilirmiş. Mahkûmlar, cellât da aralarında olmak üzere, hep birlikte sabaha kadar şarkı söyler, en sevdikleri yemekleri yer ve pirinç rakısı kadehlerini peş peşe yuvarlayıp mutlu olurlarmış. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte cellât, ansızın hareketlenip palasını çeker ve hafiften çakırkeyif mahkûmların kafasını, tırpanla başak biçer gibi alıverirmiş.

   Yine böyle bir infaz ayininde mahkûmlar, sabahın ilk ışıklarına kadar pek güzel eğlenmişler, şarkılar söyleyerek yiyip içmişler. Derken güneşin ilk ışıkları dağların arasından görünmüş. Fakat hiçbir şey olmamış.

   Mahkûmlardan biri, cellâda sormuş: " İnfaz neden gecikti? " Cellât: " Gecikmedi ki, " demiş. " Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor" diye diretmiş mahkûm. " Size öyle geliyor" demiş cellât, palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma. Dehşete kapılan mahkûm, " Nasıl yani? " diye mırıldanmış. " Ben çok hızlıyımdır" demiş cellât." Ayağa kalktığın anda kellen kucağına düşecek."

   Kıssadan Hisse; kelleniz çoktan gitmiş olabilir, ancak siz bunu henüz fark etmemiş olabilirsiniz. Bir şey olmuş, ama siz olan şeyi henüz idrak edemediğiniz için bir şey olmamış gibi davranıyor olabilirsiniz ve kafanızın hâlâ yerinde olduğunu sanabilirsiniz.

21 Nisan 2021

Kara Delik, Alevin Sırrı

Kelebekler ateşin-alevin ne olduğunu anlamak için bir araya gelirler. Ortaya pek çok model atılır ama hiç birisi pek ikna edici değildir. Cesur bir kelebek, gidip ateşe bakıp gerçeği öğreneceğini söyler. En yakın kaleye gider, mum alevini izler ve arkadaşlarının yanına döner. Gördüklerini anlatır ama kelebeklerin büyüğü olan bilgin kelebek açıklamayı tatmin edici bulmaz ve şöyle der:

“Daha önceki bilgilerimizin üstüne bir şey koyamadık.”

İkinci bir kelebek, alevi anlamak için yola çıkar, kanatlarından birisini mum alevine değdirir ve bin bir güçlükle geri döner, yaşadıklarını anlatır. Bilgin kelebek yine tatmin olmamıştır, üçüncü bir kelebek yola çıkar ve kendisini aleve atar, yanar.

Uzaktan bu durumu izleyen bilgin kelebek hükmü verir: 'Dostumuz, alevin sırrını öğrendi ama bu sırrı sadece o bilebilir!' "

16 Nisan 2021

Kilisenin Kapısındaki İki Dilenci

Bir gün bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah oluyor... Biri temiz pak nur yüzlü, diğeri pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten...

Temiz, pak olanın önünde bir yazı; "ben yoksul bir Hristiyanım, lütfen yardım edin." Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı var; "Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım var." Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye sadaka veriyorlar... Haftalarca böyle sürüp gidiyor bu iş... Sonunda papaz Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp diyor ki; "Bak, haftalardır avuç açıyorsun burada, tek kuruş sadaka toplayabilmiş değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe karıştırmasan, üç beş de sen kazanırsın, karnın doyar." Yahudi dilenci gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor; "İşittin mi Salomon? Papaz bize ticaret öğretiyor…"

11 Nisan 2021

Yavuz Hırsız

     Eski zamanda, hırsızın biri, soymak için girmeye çalıştığı evin balkonuna tırmanırken, balkonun korkuluğu kopmuş ve hırsız yere düşerek kolunu kırmış.

     Hırsız, hem suçlu hem güçlü, hemen koşmuş Kadı’ya; "Bunlar benim kolumu kırdılar.” diye kükreyip, şikayet etmiş.

     Kadı, ev sahibini çağırmış karşısına. 

     Ev sahibi; “Kabahat benim değil efendim” demiş “balkon korkuluğunu marangoz yaptı.”

    Marangoz çağrılmış huzura ve marangoz;” Kabahat bende değil kadı efendi” demiş” tam çiviyi çakacakken yeşil elbiseli bir kadın geçiyordu. Elbisesinin rengi o kadar göz alıcıydı ki, ona bakayım derken çiviyi boşa çakmışım.”

     Bu kez de yeşil elbiseli kadını çağırmışlar huzura; “ Benim bir kabahatim yok” demiş kadın, “Elbisenin kumaşını boyayan boyacı asıl suçludur.”

     Boyacı kendini bir anda Kadı’nın karşısında bulmuş.

     Kadı sormuş; “Bu elbisenin kumaşını sen mi boyadın?”

    Olan bitenden haberi bile olmayan boyacı cevap vermiş; “Evet kadı efendi.” 

    Kadı hiddetle konuşmuş;” Tez atın bu şerefsizi zindana!”

Başka Açıdan Bakmak

  Sokrates diyor ki: Ben gençken erken kalkmaktan hoşlanmazdım ve annem bu davranışımdan nefret ederdi. Çünkü bir gün beni zengin bir tüccar...