21 Nisan 2021

Kara Delik, Alevin Sırrı

Kelebekler ateşin-alevin ne olduğunu anlamak için bir araya gelirler. Ortaya pek çok model atılır ama hiç birisi pek ikna edici değildir. Cesur bir kelebek, gidip ateşe bakıp gerçeği öğreneceğini söyler. En yakın kaleye gider, mum alevini izler ve arkadaşlarının yanına döner. Gördüklerini anlatır ama kelebeklerin büyüğü olan bilgin kelebek açıklamayı tatmin edici bulmaz ve şöyle der:

“Daha önceki bilgilerimizin üstüne bir şey koyamadık.”

İkinci bir kelebek, alevi anlamak için yola çıkar, kanatlarından birisini mum alevine değdirir ve bin bir güçlükle geri döner, yaşadıklarını anlatır. Bilgin kelebek yine tatmin olmamıştır, üçüncü bir kelebek yola çıkar ve kendisini aleve atar, yanar.

Uzaktan bu durumu izleyen bilgin kelebek hükmü verir: 'Dostumuz, alevin sırrını öğrendi ama bu sırrı sadece o bilebilir!' "

16 Nisan 2021

Kilisenin Kapısındaki İki Dilenci

Bir gün bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah oluyor... Biri temiz pak nur yüzlü, diğeri pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten...

Temiz, pak olanın önünde bir yazı; "ben yoksul bir Hristiyanım, lütfen yardım edin." Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı var; "Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım var." Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye sadaka veriyorlar... Haftalarca böyle sürüp gidiyor bu iş... Sonunda papaz Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp diyor ki; "Bak, haftalardır avuç açıyorsun burada, tek kuruş sadaka toplayabilmiş değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe karıştırmasan, üç beş de sen kazanırsın, karnın doyar." Yahudi dilenci gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor; "İşittin mi Salomon? Papaz bize ticaret öğretiyor…"

11 Nisan 2021

Yavuz Hırsız

     Eski zamanda, hırsızın biri, soymak için girmeye çalıştığı evin balkonuna tırmanırken, balkonun korkuluğu kopmuş ve hırsız yere düşerek kolunu kırmış.

     Hırsız, hem suçlu hem güçlü, hemen koşmuş Kadı’ya; "Bunlar benim kolumu kırdılar.” diye kükreyip, şikayet etmiş.

     Kadı, ev sahibini çağırmış karşısına. 

     Ev sahibi; “Kabahat benim değil efendim” demiş “balkon korkuluğunu marangoz yaptı.”

    Marangoz çağrılmış huzura ve marangoz;” Kabahat bende değil kadı efendi” demiş” tam çiviyi çakacakken yeşil elbiseli bir kadın geçiyordu. Elbisesinin rengi o kadar göz alıcıydı ki, ona bakayım derken çiviyi boşa çakmışım.”

     Bu kez de yeşil elbiseli kadını çağırmışlar huzura; “ Benim bir kabahatim yok” demiş kadın, “Elbisenin kumaşını boyayan boyacı asıl suçludur.”

     Boyacı kendini bir anda Kadı’nın karşısında bulmuş.

     Kadı sormuş; “Bu elbisenin kumaşını sen mi boyadın?”

    Olan bitenden haberi bile olmayan boyacı cevap vermiş; “Evet kadı efendi.” 

    Kadı hiddetle konuşmuş;” Tez atın bu şerefsizi zindana!”

10 Nisan 2021

Dalından Ayrılmayan Şahin


Günlerden bir gün, bir Krala iki harika şahin hediye edilir. Kral, bu zamana kadar böyle ihtişamlı şahin görmemiştir. Bu değerli kuşları eğitmesi için bir şahin eğiticisi çağırır.

Aylar geçer, şahinlerden birisi gökyüzünde asil bir şekilde süzülerek uçuyor, ancak diğer şahin, üzerinde bulunduğu daldan geldiği günden beri bir türlü ayrılmıyordur.

Bunun üzerine Kral, ülkedeki pek çok şahin eğiticisini seferber eder ama kimse bu şahini uçurmayı başaramaz.

Ülkede denenmemiş tek bir eğitici kalmıştır. Sonunda Kralın emriyle o eğitici de saraya getirilir ve çalışmaya koyulur.

Kral ertesi gün uyandığında camdan bakar ve her iki şahinin de muhteşem bir şekilde uçtuğunu görünce, gözlerine inanamaz. Koşar adımlarla eğiticinin yanına gider ve sorar:

- "Nasıl başardın bunu?

En az 10 eğitici geldi başaramadı.

Sen nasıl yaptın?"

Şahin eğiticisi de cevap verir:

- "Çok basit Kralım.

Sadece kuşun üzerinde durduğu dalı kestim."

Bazen güvenlik alanlarımızın dışına çıkamadığımız için, istediğimiz yönde bir değişim gerçekleştiremeyiz.

Böyle durumlarda, rahatlık alanımızın dışına çıkmak için, üzerinde durduğumuz dalı kesmek gerekir.

"İstediğiniz muhteşem uçuşu gerçekleştirebilmek için, daha fazla beklemeyin.

Kesin o dalı..."

"Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar." demiş.

Sokrates

08 Nisan 2021

Pazara Çıkan Eşek

Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş pazara. Bir başka cambaz yanaşmış:

“Kaça bu eşek?”

“Bin lira!”

“Aldım gitti, ver elini helalleşelim!”

Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:

“Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Onun için ucuza verdi!”


“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bu nedenle topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor!”


Eşeği satana koşmuşlar:

“Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!”

Satıcı gülmüş:

“Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum!”


Alıcıya koşmuşlar:

“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. seni de kandırdı, parayı aldı!”

Alıcı dövünmeğe başlamış:

“Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!”..

Çağımız insanının ahlâk yapısının özeti...!

Yalan söylediklerini biliyoruz.

Yalan söylediklerini biliyorlar.

Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.

Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.

Ama hâlâ yalan söylüyorlar.

Dolmayan Çanak

Bir gün haşmetli bir kral, hayatının mutsuz bir döneminde, maiyeti ile şehirde bir sabah yürüyüşüne çıkar. Derken, insanlar arasında bir dilenci görür, haline azap ve elem duyarak yanına yürür.

“Dilenci! Dile benden, ne dilersen! Bir kereliğine, dileğini yerine getireceğim.”

Meğer dilenci alelade bir biri değil, kralın çocukluğunda öğretmenliğini yapan ve bazı gerçekleri söylediği için saraydan atılan akıl hocasıdır. Son bir ders vermek istemektedir kendisini tanıyamayan kralına.

"Majesteleri, affedersiniz,saygısızlık olarak algılamayınız ama büyük konuşuyorsunuz. Sizin de gerçekleştiremeyeceğiniz dilekler,bazı şeyler olabilir."

Kral gururuna yedirememiş ve öfkelenmiş:

"Sen kimsin ki bana bunu söylüyorsun be adam! Ben kudretli bir kralım,her şeyi yapabilirim. Sen dileğini söyle de gör bakalım gerçekleştirebiliyor muyum?"

“Nasıl isterseniz kralım o zaman elimde tuttuğum bu çanağı servetle doldurunuz."

Kral hemen vezirlere buyurmuş, vezirler yanlarındaki büyük keselerden çanağa altın dökmeye koyulmuşlar. Ne var ki,çanak altınla doldukça aynı anda boşalıyor,içerisine dökülen altınları yok ediyormuş. Altınlar, elmaslar, yakutlar ve zümrütler derken gümüşler ve bakır sikkelerle kral elindeki bütün hazinesini çanağa hırsından döktürmüşse de nafile! Çanak yine karşılarında yeni altınlar beklercesine bomboş duruyormuş.Kral sonunda mağlubiyeti kabul ederek "Sen kazandın dilenci. Çanağı dolduramadık. Ama sana bir sorum var, bu çanak neden yapılmış? Yani hammaddesi nedir ki?"

Dilenci sorulmasını beklediği soru karşısında gülümseyerek ve vakur bir biçimde cevap vermiş, "Bu çanak, insanoğlunun istek ve ihtiyaçlarından yapılmıştır.İnsan,hiçbir zaman sahip olduğuyla yetinmez, hedeflediği ve hayal ettiği her şeyi elde ettiği anda, zihni onu unutur, uzaklaştırır ve yeni istekler ve ihtiyaçlar yaratır kendine. İnsan aklı, mükemmel bir hizmetkar olsa da berbat bir efendidir.Bu yüzden, mutluluğu zihnine inanarak dışarıdaki isteklerinde arayan insanoğlu asla tam olarak mutlu olamaz.Bu yüzden,sizden dileğim, mutluluğu kendi içinizde aramanızdır."

Mutluluk uzak bir tepenin üzerindeki güzel rayihalarla bezeli gül bahçeleri içinde inşa edilmiş bir sırça köşk değildir. Mutluluk hayat yolunun atomu olan ve ismine "an" dediğimiz en küçük zaman dilimlerinin,yani gerçekte var olmayan o sırça köşke giden yolun ta kendisidir.

Bir söz vardır: "Öldükten sonra unutulmak istemiyorsan,ya okunmaya değecek bir şeyler yaz, ya da yazmaya değecek bir şeyler yap…"

“İyi geçirilmiş bir günün,mutlu bir uyku getirmesi gibi, iyi yaşanmış bir hayat da mutlu bir ölüm getirir.”

Leonardo Da Vinci

01 Nisan 2021

Yamyam Fare


Genelde eski gemicilerin bildiği bir hikâyedir:

Eskiden fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metodtur.

Bir tane fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar. Sonra birgün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar. 

Günlerce aç kalmış olan fare yeni koyulan fareyi yer. 

Sonra bir daha bir daha derken yamyam bir fare elde ederler.

Bu fare artık iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur. 


Sonra bu fareyi geminin içine salarlar, şimdi ortada tebdil kıyafet gezen güçlü kuvvetli bir yamyam fare vardır ve bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığını yer. 

Böylece gemi farelerden temizlenir.

Bir nesli yok etmek için uyguladıkları bu metodu, şimdi içimize eğitilmiş, semirmiş, beyni yıkanmış, yamyam fareler sokularak, bizi de yok etmek için kullanıyorlar. 

İpe Un Sermek

  Vakti zamanında Anadolu’nun bir köyünde tembelliğiyle nam salmış bir adam yaşarmış. Bu adam, ne zaman bir iş verilse türlü bahanelerle o i...