21 Ağustos 2020 Cuma

Arılar ve Sinekler


Arıları ve sinekleri bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşmüşler. Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan çıkmayı başaramamışlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşmuşlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kaybolmuşlar.

Ağzı açık olan şişenin karanlık tarafına doğru tek bir arı bile gelmemiş! Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam etmişler.

İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce; karşımıza bir anıt gibi dikilen gerçek çok farklı oluyor.

Bilim adamlarına göre arılar olmazsa, insan yaşamı da olmaz. Ayrıca nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulan ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır arı..  Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi?

Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuşkusuz... Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir. Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir. Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran... Kendine saygı, yaşadığı topluma saygıdır.

Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir.Karanlık düşüncelerdir. Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiçbir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.

Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir; açık ağızların...

Arıyı kovalamak isterseniz savaşır. Engellere aldırmaz. Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür. Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere.. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler Pis ayaklarıyla ezerler; yaşadığımız her yeri...

Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler. Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.

Sinek olup karanlığa mı?

Arı olup aydınlığa mı?

Meksikalı Balıkçı


Meksikalı bir köylü, göl kenarında balık tutarken yanına gelen bir Amerikalı iş adamı sormuş:

- Sen ne yapıyorsun burada?

- Balık tutuyorum, demiş balıkçı.

- Neden daha büyük işler yapmıyorsun? Mesela bir iş kurmuyorsun, tuttuğun balıklar çok lezzetli, küçük bir işyeri kurabilirsin.

- İş kurduktan sonra ne olacak, demiş balıkçı.

- Para kazanırsın, zamanla işleri büyütürsün. Yanında bir çok insan çalışır. İhracat yaparsın. Hatta New York'ta ofis tutarsın.

- Sonra?

- Çok zengin olursun! Aklın alamıyacağı kadar para kazanırsın.

- Sonra?

- Dergilere çıkarsın, ödüller alırsın iyi bir işadamı olarak.

- Daha sonra...

- Yaşlanıncada emekli olup, Meksikada göl kenarında bir ev alıp, balık tutarak hayatını yaşarsın demiş, Amerikalı.

Meksikalı cevap vermiş;

- Ben zaten onu yapıyorum, göl kenarında balık tutuyorum.

Huzuru yakalamak için bu kadar eziyete ve zahmete ne gerek var, o zaten bizim yanımızda sadece kafamızı kumdan çıkartıp bakmamız yeterli.

16 Ağustos 2020 Pazar

Bir Toplum Nasıl Yıkılır?


Çinliler barış içinde yaşamaya karar verdiklerinde büyük Çin Seddi’ni inşa ettiler. Yüksekliğinden dolayı hiç kimselerin tırmanamayacaklarını düşündüler...

Fakat, inşasından sonraki 100 yılda Çinliler 3 misli daha fazla işgale uğradılar.


Düşman piyade askerlerinin, hiçbir zaman duvara tırmanma ya da duvara dahletmeye  ihtiyaçları olmadı. 

Çünkü, her zaman muhafızlara rüşvet verdiler ve kapılardan girdiler.


Çinliler yüksek ve kalın  duvar inşa etmişlerdi; fakat duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi.


Netice olarak, insan karakterini inşa etmek farklı ve önemli...

Her şeyin inşasından önce gelir. 

Yeni neslin bugünkü ihtiyacı işte budur.


Bir oryantalistin dediği gibi; “Eğer bir milletin medeniyetini tahrip etmek istiyorsanız 3 yol var;

* Aile yapısını tahrip edin.

* Eğitim sistemini tahrip edin.

* Rol modellerini ve referanslarını küçümseyin, alçaltın.”


Aileyi tahrip etmek için; anneliği küçümseyin ve alçaltın.


Eğitim sistemini tahrip etmek için; eğitimcilere, öğretmenlere önem vermeyin ve toplumdaki itibarlarını düşürün ki, öğrencileri onları hakir görsün, küçümsesin.


Rol modellerin itibarını küçültün. 

Alimlerin ve bilim insanlarının sinsice mahvına çalışın, ta ki onlardan şüphe duyulsun, kimse onları dinlemesin ya da takip etmesin...


Bilinçli anne kaybolduğunda, adanmış öğretmenler kaybolduğunda ve rol modeller itibarsızlaştırıldığında kim gençlere İNSANÎ DEĞERLERİ öğretecek?


(Eğitim Şart)

Choluteca Köprüsü’nü Duydunuz mu?

 

 Orta Amerika, Honduras’ta Choluteca nehri üzerinde 484 m uzunluğunda bir köprü.

Honduras fırtına ve kasırgalarıyla meşhur bir bölge. Dolayısıyla, 1996 yılında Choluteca nehri üzerinde yeni bir köprü inşa etmeye karar verdiklerinde şiddetli hava şartlarına dayanmasını amaçladılar. Bir Japon firmasıyla anlaşma yapıldı ve onlar da çok sertleşebilen doğal güçlere dayanacak şekilde tasarlanmış sağlam bir köprü inşa ettiler. Günümüzün tasarım ve mühendislik harikası olan yeni Choluteca köprüsü 1998’de halkın hizmetine açıldı. İnsanlar nehrin bir kıyısından diğerine geçerken yeni köprüye hayran kalmadan edemediler. Choluteca’nın gurur ve mutluluğuydu.

O yılın Ekim ayında Mitch Kasırgası Honduras’ı vurdu. Dört günde -normalde altı aylık yağışa eşit olan- 190 cm yağmur yağdı. Her yerde yıkım vardı. Choluteca nehri yükseldi ve tüm bölgeyi su bastı. 7 bin kişi hayatını kaybetti. Honduras’taki bütün köprüler yıkılmıştı. Biri hariç. Yeni Choluteca köprüsü ayakta kalmıştı. Ama bir sorun vardı. Köprü olduğu gibi dururken, ona varan ve ondan çıkan yollar yok olmuştu. Önceden burada yol olduğuna dair en ufak bir işaret bile kalmamıştı. Ve hepsi bu kadar da değildi. Yaşanan taşkın Choluteca nehrini yatağını değiştirmeye zorlamıştı. Yeni bir kanal yaratmıştı ve nehir artık köprünün yanından akıyordu. Altından değil, yanından. Sonuçta, köprü kasırgaya dayanacak kadar sağlamdı ama hiçlik üzerindeki bir köprü haline gelmişti. Hiçbir yere ulaşmayan bir köprü.

Bu olay 1998 yılında oldu. Ama Choluteca köprüsünden alınacak ders bugün bizim için hiç olmadığı kadar önemli. Dünya daha önce hayal bile edemediğimiz biçimlerde değişiyor. Ve Choluteca Köprüsü, etrafımızdaki dünya değiştikçe bize -kariyerlerimize, işlerimize, hayatlarımıza- neler olabileceğinin müthiş bir metaforu.

Değişime uyum sağla. 

Yoksa…

Nur Yüzlü İhtiyar Kuyumcuda

Nur yüzlü ihtiyar bir adam şeyh edasıyle kuyumcuya girdi.  Kuyumcu saygıyla karşıladı. İhtiyar dedi ki: -Ben senin sevabınım..! Kuyumcu güld...