26 Ağustos 2021 Perşembe

Etli, Otlu, Sütlü Bulgur

Babam okulda hademeydi.

Annem çamaşıra giderdi, onun bunun çamaşırına.. 

Önüne dağ gibi çamaşır yığarlardı, karşılığı bir lira..


Deterjan yok o zamanlar, küllü su vardı, küllü su elini parçalardı, akşam bir lirayla mutlu mutlu gelirdi. 


O yoksulluk içinde annemin üç çeşit yemeği vardı, etli bulgur, otlu bulgur, sütlü bulgur..


Etli bulgur dediğim, et yok, annem ekmeğin kabuğunu kuyruk yağında kızartırdı, bulgur içine dizerdi,

Alllahhh, oldu sana etli bulgur, çatır çutur yerdik. 


Seyhan'ın kıyısından ebegümeci toplardım, otlu bulgur olurdu.


Sütlü bulgur ise, aslında ayranlı bulgur, paramız bir kase yoğurda yeterdi, 

bir kase yoğurda bolca suyu karıştır, o ayranı yedi insanın yiyeceği bulgura karıştır, güya sütlü bulgur..


Ama dedim ya, 

sevgi öylesine çoktu ki evde, 

sevgi karnımızı doyuruyordu…


Muzaffer İzgü, anısına saygıyla.

23 Ağustos 2021 Pazartesi

Hedeften Uzaklaşma

    

   Temel ile Dursun çok büyük bir geyik avlamışlar. Geyiği birer ayağından tutup köylerine doğru kan ter içinde sürükleye sürükleye yürümeye  başlamışlar.  O sırada, lüks bir jip gelmiş ve içinden nur yüzlü, sakallı bir adam inerek bizim avcılara  akıl vermiş;

   Geyiği olduğu yerde bırakın ve baş tarafına geçin. Evet şimdi boynuzlarından tutun ve çekmeye başlayın. Öbür türlü boynuzları tırmık gibi yere saplanır ve sizi engeller. Ben de önünüzden gidip jipimle size yol açarım. Böylece çok daha kolay yürürsünüz. "

   Temel ve Dursun söylenileni yapmış. Bir müddet sonra Dursun; "Ula Temel,  pu nur yüzlü, mübarek adamı pize Allah gönderdu. Piz daha önce niye akıl edemeduk? Pöyle gerçekten çok kolay yüreyruz . "

      Temel, önce  şöyle bir arkasına bakmış ve cevaplamış Dursun'u;

     "Haklısın uşağum. Çok kolay yüreyruz da...Yalinuz kafama takılan pir şey var. Dikkat ettuysen köyden gittikçe uzaklaşayruz."

22 Ağustos 2021 Pazar

Yalnız Sekiz Dakikan Var

Hikâyede anlatılan efsaneye göre bir kadın,

bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir

mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar.

 Bu ses ona : “ içeri gir ve ne istersen al, ama en önemli olanı unutma.

 Ayrıca: sen çıktıktan sonra kapının bir daha aslaç aılmayacağını da dikkate almalısın.

Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en önemli şeyi unutma” diyordu.

 Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır.

Masanın üzerindeki altın ve mücevherleri görünce şaşkına

döner ve çocuğunu yere bırakarak

hemen büyük bir hırsla masanın üzerindekileri toplamaya başlar.

 Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur : ” yalnız sekiz dakikan var” demektedir. Sekiz dakika çabuk geçer, kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır… Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama kapı bir daha açılmamak üzere kapanmış bulunmaktadır.

 Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar.

 Aynı şey çoğu zaman bizim başımıza da gelir.

Bu dünyada yaklaşık 80 yıllık ömrümüz vardır ve

bir ses daima bize: "Sakın en önemli şeyi unutma!" der gibidir.

 Önemli olanlar manevi değerler, inançlar, dikkatli olmak, aile, dostlar ve hayattır.

 Ancak kazanç hırsı, zenginlik, maddi şeyler bizi öylesine büyüler ki, çoğu zaman en önemli şeyleri bir köşede bırakırız. Böylece zamanımızı bu tür şeylerle tüketir ve en önemli olan şeyi

“Ruhun hazinesini“ bir köşede unuturuz. Asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki bu dünyadaki yaşam çok çabuk geçer ve ölüm beklenmedik bir zamanda bizi yakalar.

 Ve hayatın kapısı bizim için ebediyen kapanmış olacağından son pişmanlık bir fayda vermez.

 Çünkü biz en önemli şeyleri unutmuş durumdayız…

 Sevgi, barış, alçak gönüllülük, samimiyet…

__Alıntı__

Nur Yüzlü İhtiyar Kuyumcuda

Nur yüzlü ihtiyar bir adam şeyh edasıyle kuyumcuya girdi.  Kuyumcu saygıyla karşıladı. İhtiyar dedi ki: -Ben senin sevabınım..! Kuyumcu güld...