10 Nisan 2021 Cumartesi

Dalından Ayrılmayan Şahin


Günlerden bir gün, bir Krala iki harika şahin hediye edilir. Kral, bu zamana kadar böyle ihtişamlı şahin görmemiştir. Bu değerli kuşları eğitmesi için bir şahin eğiticisi çağırır.

Aylar geçer, şahinlerden birisi gökyüzünde asil bir şekilde süzülerek uçuyor, ancak diğer şahin, üzerinde bulunduğu daldan geldiği günden beri bir türlü ayrılmıyordur.

Bunun üzerine Kral, ülkedeki pek çok şahin eğiticisini seferber eder ama kimse bu şahini uçurmayı başaramaz.

Ülkede denenmemiş tek bir eğitici kalmıştır. Sonunda Kralın emriyle o eğitici de saraya getirilir ve çalışmaya koyulur.

Kral ertesi gün uyandığında camdan bakar ve her iki şahinin de muhteşem bir şekilde uçtuğunu görünce, gözlerine inanamaz. Koşar adımlarla eğiticinin yanına gider ve sorar:

- "Nasıl başardın bunu?

En az 10 eğitici geldi başaramadı.

Sen nasıl yaptın?"

Şahin eğiticisi de cevap verir:

- "Çok basit Kralım.

Sadece kuşun üzerinde durduğu dalı kestim."

Bazen güvenlik alanlarımızın dışına çıkamadığımız için, istediğimiz yönde bir değişim gerçekleştiremeyiz.

Böyle durumlarda, rahatlık alanımızın dışına çıkmak için, üzerinde durduğumuz dalı kesmek gerekir.

"İstediğiniz muhteşem uçuşu gerçekleştirebilmek için, daha fazla beklemeyin.

Kesin o dalı..."

"Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar." demiş.

Sokrates

8 Nisan 2021 Perşembe

Pazara Çıkan Eşek

Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş pazara. Bir başka cambaz yanaşmış:

“Kaça bu eşek?”

“Bin lira!”

“Aldım gitti, ver elini helalleşelim!”

Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:

“Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Onun için ucuza verdi!”


“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bu nedenle topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor!”


Eşeği satana koşmuşlar:

“Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!”

Satıcı gülmüş:

“Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum!”


Alıcıya koşmuşlar:

“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. seni de kandırdı, parayı aldı!”

Alıcı dövünmeğe başlamış:

“Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!”..

Çağımız insanının ahlâk yapısının özeti...!

Yalan söylediklerini biliyoruz.

Yalan söylediklerini biliyorlar.

Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.

Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.

Ama hâlâ yalan söylüyorlar.

Dolmayan Çanak

Bir gün haşmetli bir kral, hayatının mutsuz bir döneminde, maiyeti ile şehirde bir sabah yürüyüşüne çıkar. Derken, insanlar arasında bir dilenci görür, haline azap ve elem duyarak yanına yürür.

“Dilenci! Dile benden, ne dilersen! Bir kereliğine, dileğini yerine getireceğim.”

Meğer dilenci alelade bir biri değil, kralın çocukluğunda öğretmenliğini yapan ve bazı gerçekleri söylediği için saraydan atılan akıl hocasıdır. Son bir ders vermek istemektedir kendisini tanıyamayan kralına.

"Majesteleri, affedersiniz,saygısızlık olarak algılamayınız ama büyük konuşuyorsunuz. Sizin de gerçekleştiremeyeceğiniz dilekler,bazı şeyler olabilir."

Kral gururuna yedirememiş ve öfkelenmiş:

"Sen kimsin ki bana bunu söylüyorsun be adam! Ben kudretli bir kralım,her şeyi yapabilirim. Sen dileğini söyle de gör bakalım gerçekleştirebiliyor muyum?"

“Nasıl isterseniz kralım o zaman elimde tuttuğum bu çanağı servetle doldurunuz."

Kral hemen vezirlere buyurmuş, vezirler yanlarındaki büyük keselerden çanağa altın dökmeye koyulmuşlar. Ne var ki,çanak altınla doldukça aynı anda boşalıyor,içerisine dökülen altınları yok ediyormuş. Altınlar, elmaslar, yakutlar ve zümrütler derken gümüşler ve bakır sikkelerle kral elindeki bütün hazinesini çanağa hırsından döktürmüşse de nafile! Çanak yine karşılarında yeni altınlar beklercesine bomboş duruyormuş.Kral sonunda mağlubiyeti kabul ederek "Sen kazandın dilenci. Çanağı dolduramadık. Ama sana bir sorum var, bu çanak neden yapılmış? Yani hammaddesi nedir ki?"

Dilenci sorulmasını beklediği soru karşısında gülümseyerek ve vakur bir biçimde cevap vermiş, "Bu çanak, insanoğlunun istek ve ihtiyaçlarından yapılmıştır.İnsan,hiçbir zaman sahip olduğuyla yetinmez, hedeflediği ve hayal ettiği her şeyi elde ettiği anda, zihni onu unutur, uzaklaştırır ve yeni istekler ve ihtiyaçlar yaratır kendine. İnsan aklı, mükemmel bir hizmetkar olsa da berbat bir efendidir.Bu yüzden, mutluluğu zihnine inanarak dışarıdaki isteklerinde arayan insanoğlu asla tam olarak mutlu olamaz.Bu yüzden,sizden dileğim, mutluluğu kendi içinizde aramanızdır."

Mutluluk uzak bir tepenin üzerindeki güzel rayihalarla bezeli gül bahçeleri içinde inşa edilmiş bir sırça köşk değildir. Mutluluk hayat yolunun atomu olan ve ismine "an" dediğimiz en küçük zaman dilimlerinin,yani gerçekte var olmayan o sırça köşke giden yolun ta kendisidir.

Bir söz vardır: "Öldükten sonra unutulmak istemiyorsan,ya okunmaya değecek bir şeyler yaz, ya da yazmaya değecek bir şeyler yap…"

“İyi geçirilmiş bir günün,mutlu bir uyku getirmesi gibi, iyi yaşanmış bir hayat da mutlu bir ölüm getirir.”

Leonardo Da Vinci

Nur Yüzlü İhtiyar Kuyumcuda

Nur yüzlü ihtiyar bir adam şeyh edasıyle kuyumcuya girdi.  Kuyumcu saygıyla karşıladı. İhtiyar dedi ki: -Ben senin sevabınım..! Kuyumcu güld...