9 Aralık 2023 Cumartesi

Yalnızlık

 

Bir gün insanlardan kaçan, yalnız yaşamayı tercih eden yaşlı bir adama sorarlar.


“Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?”


Yaşlı adam  cevap verir:

" Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor. 

Ve iki kartal. 

İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. 

Eşeği  motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.”


”-Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz!” 

“-Neredeler?”


“Onlar içimizde yaşayan hayvanlardır.”


"İki Şahin" gördükleri her şeye saldırıyorlar. 

İyi-kötü, faydalı-zararlı onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim GÖZLERİM.


“ İki kartal" dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyorlar. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim ELLERİM.


“Tavşanlar" her zaman korkarlar, kaçarlar ve saklanırlar. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil. Çünkü onlar benim AYAKLARIM.


En zor kısmı "yılanı" izlemek. 

Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip, disiplinli olmalıyım. Çünkü bu benim DİLİM.


“Eşek" herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü bu  benim VÜCUDUM.


Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir "aslanı" evcilleştirmek istiyorum. Gururlu,  kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor. O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim EGOM.”


“Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var”


Soru sorulan yaşlı  adam,

Lev Nikolevic TOLSTOY'dur.



3 Aralık 2023 Pazar

Bu Kabağın da Bir Sahibi Var

 


Vaktiyle bir derviş, nefs ile mücadelenin sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak ve varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir sadece. Her türlü görünür süslerden arınması gerekmektedir. Saç, sakal, bıyık v.s Derviş usule uygun hareket eder ve soluğu berberde alır.


– Vur bakalım usturayı berber efendi.. der.


Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar.Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır ki daha sol tarafa geçmeden, oraların sahibi olduğunu iddia eden yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gelir ve başının kazınmış olan kısmına okkalı bir tokat atarak;


– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım diye kükrer.


Dervişlik bu, “sövene dilsiz, vurana elsiz” olmak gerek… Kaideyi bozmaz derviş, ses çıkarmaz, usulca yerinden kalkar.


Berber mahcuptur ancak korkudan ses çıkaramaz.


Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar.


Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder “Kabak aşağı, kabak yukarı”…


Nihayet traş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanan bir at arabası yokuştan aşağı doğru hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.


Derken iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş o uzun sivri demir lazık kabadayının karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.


Berber ise şaşkın bir kabadayıya bir dervişe bakar. Gayri ihtiyari;


– Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? der.


Derviş, mahzun ve düşünceli…


– Vallahi gücenmedim ona, hakkımı da helal etmiştim. Amma velâkin gel gör ki bu kabağın da bir sahibi var , herhalde O bu işe çok gücenmiş olmalı..

Nur Yüzlü İhtiyar Kuyumcuda

Nur yüzlü ihtiyar bir adam şeyh edasıyle kuyumcuya girdi.  Kuyumcu saygıyla karşıladı. İhtiyar dedi ki: -Ben senin sevabınım..! Kuyumcu güld...